28 Eylül 2008 Pazar

KUŞLU KASELER VE KOTYLELER

KUŞLU KASELER VE KOTYLELER


İçindekiler…………………………………………………………….
Giriş ……………………………………………………………………………………………..
1) Oryantalizan Seramik …………………………………………………………...…………..
a) Oryantalizan Seramiğin özellikleri ve Oryantalizan Seramiğin kronoloji
2) Yaban Keçisi Sitili ve Evreleri……………………………………………………………….
a) Erken Yaban Keçisi Sitili ……………………………………………………………….
b) Orta Yaban Keçisi Sitili …………………………………………………........................
Orta Yaban Keçisi Sitili 1……………………………………………………………….
Orta Yaban Keçisi Sitili 2……………………………………………………………….
c) Geç Yaban Keçisi Sitili ………………………………………………………………….
3) Kuşlu Kaseler ………………………………………………………………………………...
a) Kuşlu Kaseler ile ilgili genel bilgiler…………………………………………………….
b) Kuşlu Kaselerin gelişimi…………………………………………………………………
4) Fikellura Seramiği ve Özellikleri……………………………………………………………..
a) Fikellura seramiğinin Yaban keçisi Sitili Seramiklerden Farkları…………………….....
b) Fikellura Seramiğinin Yaban Keçisi Seramiğiyle Benzer Yönleri………………………
5) Sonuç…………………………………………………………………………………………
6) Resimler………………………………………………………………………………………
7) Levhalar………………………………………………………………………………………
8) Kaynakça …………………………………………………………………………………….



ÖNSÖZ

Bu çalışmamda Anadolu’ya doğu etkili olarak gelmiş üzerinde doğulu bezeme motiflerinden hayvan (aslan, kuş ) ve bitki motifleri ( lotus, palmet ) bulunan Oryantalizan seramikler üzerinde durdum. Antik dönemde Anadolu kentleri ( özellikle batı Anadolu ) ve bu kentlerin diğer bölge ve coğrafyalarda kurmuş oldukları koloni kentlerindeki vazolar üzerinde görülen bir bezeme sitili olan yaban keçisi sitili üzerinde durdum. Antik dünyada ilk defa sub-geometrik dönemde görülmeye başlayan adını üzerinde bulunan kuş motifinden alan kuşlu kaseler üzerinde de durdum. Bir dönem yaban keçisi sitilinin siyah figür tekniği ile birlikte kullanılmasından dolayı yaban keçisi sitilinden siyah figür tekniğine bir geçiş vazosu olarak nitelendirebileceğimiz Fikellura seramiğinden de bahsetmek durumunda kaldım. Bu çalışmam esnasında birçok yöntem kullandım. İlk olarak çalışmama kaynak toparlayarak başladım. Sonra topladığım kaynaklarda yazmak istediğim konunun geçtiği bölümleri taradım, daha sonra resim ve fotoğraf taraması yaptım. Benden önce bu konu üzerinde çalışma yapmış şahısların çalışmalarından, bu konu üzerine yazılmış tezlerden ve bu konu üzerine yazılmış kaynaklardan yararlanmaya çalıştım. Çalışmam sırasında sayın hocam Prof. Dr Recep Meriç’in kitaplığından, seramik konusunda bir uzman olan sayın hocam Prof. Dr Meral Akurgal’ın engin bilgi ve deneyimlerinden yararlandım. Yine bu çalışmam esnasında ege üniversitesi kütüphanesi, dokuz eylül üniversitesi kütüphanesi İzmir Arkeoloji müzesi kitaplığından yararlandım. Ayrıca dergi, eser, makaleleri karşılaştırarak bu konu üzerinde uzman sayılabilecek yazarların görüşlerini karşılaştırarak topladığım bilgileri de bu çalışmamda kullanarak çalışmamı bitirmiş oldum. Bu çalışmamda bana yol gösteren yardımlarını esirgemeyen çok değerli hocam ve danışman hocam olan Doç. Dr. Remzi Yağcıya teşekkürü bir borç bilirim. Benden yardımlarını esirgemeyen tüm hocalarıma, arkadaşlarıma ve dostlarıma teşekkürler Teşekkürler Bu çalışmamda bana kitaplığını açan sayın hocam prof.dr Recep Meriç’e, yardımlarını esirgemeyen seramik konusunda bir uzman olan sayın hocam prof. dr. Meral Akurgal’a çevirileriyle yardımcı olan İngilizce hocam Sayın Selin hanıma, Arkeoloji bölümü araştırma görevlilerinden Derya Erol ve Cenker Atila’ya, Arkeoloji bölümü öğretim elemanlarından Sayın Şükrü Tül’e ve Onur Gülbay’a, görüşlerini benimle paylaşıp bana yol gösteren hocam Yrd. Doç Sayın Ergün Laflı’ya, çalışmam boyunca benim manevi destekçim olan nişanlım Sayın Ergül Şanlı’ya, ev arkadaşım Ramazan Yıldırıma ve kardeşi Abdullah Yıldırıma, kaynak bulmamda yardımcı olan Dokuz Eylül Üniversitesi ve Ege Üniversitesinde görevli memur arkadaşlara teşekkürü bir borç bilirim.

LEVENT İLGÜN



GİRİŞ


Bu çalışmamda ele aldığım konular Doğulu medeniyetlerin Yunan kültür ve medeniyetlerine etkileri ile başlar. Her şey birbirini tetikler bir şekilde yunan kültür ve medeniyetine girerek bu medeniyete yeni gelişmeler katmıştır. İlk olarak kolonizasyon çağıyla birlikte koloni şehirleri kuran yunanlılar, doğulu kültürlerden aldıkları motifleri kendi vazolarında ilk zamanlar iyi bir şekilde olmasa da kullanmaya başlamışlardır. İşte doğulu motiflerin ve öğelerin kullanılmaya başlandığı bu dönem seramiklerine Oryantalizan dönem Seramikleri adını veriyoruz. Seramiklerin ortaya çıktığı bu döneme de Oryantalizan dönem adını veriyoruz. Oryantalizan dönem etkisiyle birlikte yunan vazo sanatında artık hayvan ve bitki motifleri çokça kullanılmıştır. Daha sonraki dönemlerde ise doğulu vazolarda görülen doldurma motiflerini yunanlı ustalar kendi yaptıkları vazolarda boşluk bırakma kaygısıyla çokça kullanmışlardır. Kuzey İonia, Güney İonia ve Anadolu‘da ki birçok yerleşimde Yaban Keçisi Sitili adında, adını üzerinde bulunan keçi tasvirlerinden alan bir bezeme sitili daha ortaya çıkmıştır. Bu sitille birlikte vazolarda durağan ve hareketli keçiler betimlenmiştir. Bantlara bölünen vazolar üzerinde bir kompozisyon canlı sahneler betimlenmektedir. İlk bölümde otlamaya giden keçiler, ikinci bölümde otlayan keçiler, son bölümde koşar şekilde keçiler betimlenmiştir. Bu vazolarda gövde kısmında ve boyun kısmında doldurma motifleri çokça görülmektedir. Biz bu dönem vazolarını erken, orta (orta 1 orta 2 ) geç olmak üzere detaylı bir şekilde anlatacağız. Bu dönem M.Ö. 650 ile M.Ö. 550 yılları arasındaki yüz yıllık dönemi kapsamaktadır. Yunan vazolarında bir dönem çok sevilerek işlenmiş diğer bir hayvan motifi ise kuş motifidir. M.Ö. 700’ lü yıllardan itibaren küçük yunan vazolarında yer alan kuşlar dönemlere göre farklı şakilerde çizilmişlerdir. Daha çok kotyle, skyphos gibi küçük kaplar üzerinde yer alan kuş motifini, Arkeolojik söylemle diyecek olursak Kuşlu Kaseleri kuşlu kaseler bölümünde derin bir şekilde anlatacağız. Dönemin son olarak anlatacağımız seramiği yaban keçisinden siyah figür tekniğine geçerken aradaki boşluğu kapadığından dolayı geçiş vazosu olarak adlandırabileceğimiz Fikellura Seramiklerine de kısaca değinmeyi düşündüm. Bu kısaca tanımlarını yaptığımız tüm konuların detaylarıyla size, bu çalışmamda anlatacağım. Böylece yunan vazolarında ki değişime hep birlikte yakından tanık olacağız. Bölüm 1: Oryantalizan seramiğin Öyküsü Yunan uygarlığı ve kültürü M.Ö.7.yy ile M.Ö. 6.yy arasında doğunun üstün medeniyetlerinden ( Mezopotamya ve mısırdan ) etkilenmeye başlamışlardır. Ticaretin olduğu bir coğrafyada etkilenmenin olmaması zaten imkansızdır. Antik dünya ticaretinin şekillendiği bölge diyebileceğimiz mısır ve Mezopotamya Anadolu’ya yakın olması ve ticaret yollarının Anadolu toprakları üzerinden geçmesi, Anadolu ve kıta yunandaki halkların mısır ve Mezopotamya medeniyetlerinden etkilenmesini sağlamıştır. Yunan medeniyeti kolonizasyon çağıyla birlikte Anadolu ve mısıra yönelerek buralarda koloniler kurması mısır ve Mezopotamya kültürlerini yakından tanımasına sebep olmuştur. Bu etkilenmeler yunan kültürüne heykel yapımı, tapınak mimarisi, vazo süsleme sanatı ve bilim alanlarında olmuştur. Koloni şehirlerindeki yunanlı ustalar mısırlı ustalardan gördüklerini kıta Yunanistan’a taşımak istemiştirler. Mısırda yunanlıların kurduğu Naukrates adlı koloni kentinde yunanlı ve mısırlı halklar birlikte yaşamışlardır. Bu yaşam sürecinde yunanlı ustalar ve sanatçılar mısırlı usta ve sanatçılardan etkilenmişlerdir. Mısırlı ustaların kap yapım tekniği ve kap bezeme motifleri yunanlı ustalarda hayranlık uyandırmıştır. Bu dönemle birlikte yunan vazo süsleme sanatında daha önce hiç görülmemiş öğeler yunan vazo sanatına girmiştir. İşte ilk etkileşimin olduğu ve doğulu süsleme öğelerinin yunan sanatına girdiği bu döneme biz arkeoloji literatüründe Oryantalizan Dönem diyoruz. Yunan sanatına giren öğelerin başında Asur’dan alınmış aslan ve mısırdan alınmış kutsal bir bitki olan lotus çiçeği ve bitki, sarmaşık motifleri gelmektedir. Oryantalizan dönem adını verdiğimiz bu dönemi erken, orta, geç dönem olmak üzere üç bölüme ayırabiliriz. Erken Oryantalizan dönemde yunan vazolarında çizilen aslan motiflerine baktığımızda aslanların anatomik yapısı oldukça bozuktur. Aslanlar bize tavuk veya horozu andırır. Ama bunu normal karşılıyoruz çünkü daha önce aslan görmemiş bir toplumun gerçek aslan yapmasını bekleyemeyiz. Orta Oryantalizan döneme gelindiğinde anatomik yapı tam düzelmese de çizimlerde azda olsa düzelme vardır. Geç dönem diye tabir ettiğimiz dönemin başlarında ise daha gerçeğe yakın bir aslan görüntüsü vazo yüzeylerinde görülmektedir. Oryantalizan Dönemde yunan sanatına giren lotus palmet motiflerine baktığımızda gayet başarılı bir şekilde vazo yüzeylerinde ( açık ve kapalı lotus ) boy göstermektedirler. Öyle ileri gidilmiştir ki bazı vazolarda sahneler bant ya da çizgilerle değil sarmaşık ve bitki motifleriyle ayrılmaya başlamıştır. Oryantalizan dönemde yunan sanatına giren lotus ve palmet motifi gerek Oryantalizan dönem seramiklerinde gerek siyah figür tekniğinde bezenmiş vazolarda gerek kırmızı figür tekniğinde bezenmiş yunan vazolarında başarıyla kullanılmıştır. Oryantalizan seramik gerek Anadolu’da gerek kıta yunanda ki birçok kentte yapılan kazılarda ele geçmektedir. Söylediklerimizin daha anlaşılır bir hal alması için İzmir yakınlarındaki Smryna antik kentinde bulunmuş iki Oryantalizan dönem seramiğini incelemeniz konuyu kavramanızda sizlere yardımcı olacaktır. ( bk resim (1)-(2) ) Oryantalizan dönem seramiği hakkında bir kronoloji oluşturmak istersek 1957 yılında Oryantalizan seramik üzerine araştırmalar yapıp ve bu seramikler hakkında bir kronoloji oluşturan değerli bilim adamı Schering’in kronolojisinden yararlanabiliriz.
Erken gurup : ( M.Ö. 660 M.Ö. 630 )
Geç grup : ( M.Ö. 630 M.Ö. 610 )
Geç stil : ( M.Ö. 610 M.Ö. 560 )

BÖLÜM: 2 YABAN KEÇİSİ SİTİLİ

A) ERKEN YABAN KEÇİSİ

(M.Ö.650–640) İlk Güney İonia’da, muhtemelen Miletos’ta ortaya çıkmış, kısa süre Kuzey İonia, Aiolis ve Karia’da görülmeye başlanmıştır. Rodos, Miletos ve Samos’tan bu döneme ait eserler ele geçmiştir. Sevilen ve en çok kullanılan figür yaban keçisi olmakla birlikte, köpek, aslan, tavşan, sphenks, griphon ve koç kullanılmıştır. Bu dönemde en yaygın form tabak, krater ve Oinokhoe’dir. Oinokhoelerde Orientalizan Dönemin bütün evrelerinin gelişimi gözlenir. Erken dönemde; ağız kenarı yuvarlak, boyun uzun, gövde torba şeklinde ve kulp dudak hizasını geçmeyecek şekildedir. Metal kapların etkisiyle ortaya çıkan Oinokhoeler; bezemede, boyun bölgesinde panel anlayışının devam ettiği ve buraya meander, giyoş, dama tahtası gibi motifler yapılmıştır. Ana bezeme alanı hem omzu hem de gövdeyi kaplayan bu küresel gövdede aslan, keçi, panter gibi figürlerle şematizmin tam kırılamadığı ve detayların başarılı yapılamadığı görülür. Figürlerin başları kontur tekniğiyle yapılmıştır. Siyah firnisle ve dil motifleriyle ya da firnisle boyanmıştır. Geometrik motiflerle ya da firnisle boyanmış kalın bantlara ana bezeme alanı sınırlandırılmıştır. Kaidede ışın motifi görülür. Naukratiste bulunmuş olan kuzey İonia kasesi Rhoikos tarafından adanmıştır. (575–550) 700 yıllarında başlayan kuşlu kase geleneği 600 lü yıllarda yerini gözlü kaselere bırakır. Yandaki kase form ve bezeme ana hatları hala Kuşlu kase geleneğini sürdürmektedir. Kabın ön yüzünde yer alan gözler arasına burun Ve kaş eklenerek kaba insan yüzü görünümü Verilmeye çalışılmıştır.

B) ORTA YABAN KEÇİSİ

(M.Ö.640–600 Orta Yaban Keçisi Stili, büyük değişiklikler gösterdiğinden iki ayrı evrede incelenir. Rhodos Kamiros’tan bulunmuş OYK dönemine ait bu tabak üzerinde yerde yatan bir ceset üzerinde kurtulmalık karşılığı kapmak için yapılan teke tek savaş resmedilmiştir. Figürlerin kenarlarında birer satır yazı bulunmaktadır. Yerde yatan figürün Euphorbos’tur. Savaşanlar ise Hektor ve Menelaos’tur. Tabağın merkezinde tepeye asılık iki palmetin hemen altında bir çift göz yer alır. Anatomi çok başarılı olmasa da gerçeğe yaklaşır. Kalkanların gösterimi doğru olarak verilmiş ve ileri doğru çıkartılarak gövdeyi perdelemesi önlenmiştir. Doldurma motifleri dikkate alındığında vazonun ortasından geçen hayali bir eksen üzerinde simetri mevcuttur. Figürler saç örgüsü ile ayrılmış bir segment çizgisi üzerinde yer alır. Bu çizgini altında üç siyah bir beyaz dilden oluşan dil dizisi yer alır. Kenar süslemesi olarak üçlü çizgi ve nokta rozetlerden oluşan metop düzeni tercih edilmiştir. (640–600) İ.Ö. 600 civarlarından bir Khios khalisi görülmektedir. OYK sonlarına ait bu vazo rezerve teknikte figürlerle bezelidir. Khios Khalisleri Oryantalizan dönem içerisinde büyük ve önemli bir grubu oluşturmaktadır. Bu tip vazolarda bezeme yüksek ağız kenarı üzerine yapılır. Merkezi figür dörtlü bir spiralin iki yanına yerleştirilmiş stilize palmettir. İki yanda rezerve teknikte boğa, kuğu ve aslan motifleri yer almaktadır. Gövde altında ışınlar yer alırken bunlar geç dönemde yerini koyu boyamaya ya da konsantirik dairelere bırakır. Konik kaide geçe doğru gittikçe dikleşme gösterir Orta Yaban Keçisi 1 (M.Ö.640–625) Kuşlu kase tipinde çanaklar, ayaklı tabaklar, kraterler, Amphoralar çok yapılsa da, en yoğun üretilen Oinokhoedir. Boyun, omuz, gövde ve gövde altı bezeme alanı olarak kullanılmıştır; bu bezeme bölgeleri figür ve motiflerle doldurulmuş, firizlere ayrılmıştır. Erken dönemde Oinokhoeler 20-25cm’dir, yuvarlak ağızlıdır. M.Ö.630’lara doğru, 30-35cm yüksekliğinde; boyun, yuvarlak ağızlılara göre daha kısa yonca ağızlı Oinokhoeler yapılmıştır. En çok keçi, geyik, köpek, kaz, boğa ve tavşan figürleri kullanılmıştır. Oinokhoeler genelde standart kurallarla bezenmiştir. Bazen küçük bitkisel motiflerle yapılmış dudak, genel olarak siyah firnisle boyanmıştır. Omuz ve gövde ana bezeme alanı olarak seçilmiştir. Omuza antitetik hayvan figürleri yapılarak, aralarına küçük bitki motifi yapılmıştır. Gövde kısmında oylayan yaban keçisi tasvir edilmiştir. Boşluklarda, oldukça dikkatli yapılmış doldurma motifleri bulunur. Kaidede ışın veya lotus/palmet dizisi bulunur. Tabaklar da bu dönemin en popüler formlarındandır. Rodos’ta bulunan ‘Euphorbos Tabağı’ en dikkate değer eserlerindendir. Menelaus ve Hektor olduğu anlaşılan savaşçıların ellerinde kalkan ve mızrak bulunmaktadır. Hektor’un kalkanının üzerinde kazıma çizgiler kullanılmış kuş figürü bulunur. Tabağın ismini aldığı Euphorbos bu iki kahraman arasında ölü olarak yatan kişidir. Korinth Transisyonel Dönemi Orta Yaban Keçisi 1 ile çağdaştır, bu dönemin stilinden etkilenmiştir. Transisyonel Dönem vazo figürlerinde kazıma çizgi kullanılır. Orta Yaban Keçisi 1 de ise figürlerin başları kontur tekniği ile yapılmaktadır. Yaban Keçisi stili, Ege adaları ve Batı Anadolu kıyılarındaki üretim merkezlerini içine alan bir karma stildir. Konularını daima hayvan frizleri ve mücadeleleri oluşturur. Sıklıkla Yaban Keçisi frizleri betimlendiği için bu adı almıştır. Figürlü sahneli bezemeler yok denecek kadar azdır. Geç Yaban keçisi döneminde, stilinin ayrılan güney İonia kolu olan Fikellura stili, az da olsa figürlü bezeme içermektedir. Erken yaban keçisi dönemi örnekler çok fazla ele geçmemektedir. Erken örnekler daha çok, Geometrik stilden henüz kurtulmuş ve Doğulu etkilerin yeni yeni girmeye başladığı emekleme dönemi eserleridir. Yandaki resimde Orta yaban keçisi 1 evresine ait bir Oinokhoe görülmektedir. Bu örnek Erken yaban keçisi örneklerine hâkim olan geometrik formun yumuşamaya başladığı fakat yeni bir formu ortaya koymaktan daha çok uzaktır. Kabın gövdesi yuvarlak ve düz ağız kenarı vardır. Frizlerde yaban keçisi stiline uygun bezemeler var iken doldurma ve ayırma motifleri geometrik anlayışın yumuşamış şekilleridir. Omuz bezemesinde merkezi bir palmetin iki yanına yerleştirilmiş griphon boğa ve diğer hayvanlar vardır. Gövde frizinde koşan köpekler ve keçiler yer almaktadır OYK I evresine ait bu örnek önceki örnekler benzer form ve bezeme yapısına sahiptir. Fakat bu Oinokhoenin gövdesi daha basıktır. Omuz frizinde karşılıklı yerleştirilmiş panter ve boğa yer almaktadır. İki figür arasına küçük bir köpek yerleştirilmiştir. Panterin başı cepheden verilmiş ve postundaki benekleri vermek için küçük daireler kullanılmıştır. Gövde de koşan keçi ve köpeklerden oluşan bir friz bulunmaktadır. Gövde altında yukarıya doğru diller yer alır. Boyun bezemesi olarak kullanılmış geometrik dönemden Yaban Keçisi stiline geçen meander eski yapısından daha özgür ve görkemli çizilmiştir. Bu şekliyle yaban keçisi stilindeki önemli doldurma öğelerinde biri konumuna gelir. (640–620) OYK I dönemine ait bu eser aynı zamanda yaban keçisi stilinin doğulu eserlerden nasıl etkilendiği yönünde bize bazı fikirler de vermektedir. Panter çizim özelliğini olasılıkla metal işçiliğinde almıştır. Kabaraları andıran post benekleri ve kalemle çizilmiş gibi duran cepheden yüz ve gövde ayrıntıları metal işleme tekniğinin vazo sanatına geçmiş şeklidir. Aynı çizim özellikleri panterin avladığı geyik ile karşısında yer alan aslanda da gözlenmektedir. Aslanın betimleniş şekli doğulu örnekleri özellikle de Asur aslanlarını anımsatmaktadır. Doldurma motifleri dönemin genel yapısına uygun palmet ve dördül meanderlerdir. (640–620) Orta Yaban Keçisi 2 (M.Ö.625–600) Bu dönemde en çok kullanılan formlar oinokhoe, krater, amphora, ayaklı tabak ve dinostur. Kapalı formlar incelip uzamaya devam etmiş, projeksiyon noktası yükselmiştir. Küçük boyutlu içki kaplarında ise Yaban Keçisi Stili nadir uygulanmıştır. Yoğun olarak keçi ve geyik bunun yanında griphon, sphenks ve kaz, nadir olarak da panter ve domuz figürlerde kullanılmıştır. Oinokhoelerde dudak siyah firnisle boyanmış, boyunda örgü, bazen meander motifi kullanılmıştır. Gövdeye daha çok yaban keçisi yapılmış; gövde altındaysa ışın motifi veya bitkisel motifler kullanılmıştır. Bantlar ince firnis çizgileriyle frizleri birbirinden ayırmıştır. Daha önce, bir frize 6–8 tane keçi yapılırken, bu dönemde ince ve uzun gövdeli 4 tane keçiyle friz doldurulmuştur. Dönemin sonlarına doğru yeni bir oinokhoe tipi üretilmiştir. Bu yeni tip, keskin boynuz-omuz keçisine, daha basık gövde yapısına ve geniş kaideye sahiptir. Omuz ana bezeme alanı olarak düşünülmüştür ve araları motiflerle doldurulmuş figürler buraya yapılmıştır. Bu dönemde ayaklı tabaklar ya da halka kaideli tabaklar oldukça modadır ve yoğun olarak üretilmiştir. Bu formda hayvan figürlerinin bulunmadığı, basit bitkisel ya da geometrik motiflerle süslenmiştir. Tabakların ağızları 30-35cm arasındadır, yapılan motifler arasında düz veya dalgalı çizgi, meander, zigzag gibi basit şekiller vardır. Tabağın içine bazen mitolojik konular işlenmiştir. Standart bezeme anlayışı bulunan tabağın ortasına rozet, palmet gibi büyük motifler; frizlere ayrılan gövdeye hayvan figürleri ve geometrik motifler işlenmiştir. OYK II dönemine ait bu örnek hem form hem de bezeme açısından birçok yenilikler içermektedir. Omuz gövde geçişi erken örneklerde yok iken burada çok belirgin hale gelmiştir. Gövde yuvarlaklığından kurtulmuş ve topaç formunu almıştır. Friz sayısı artmakla birlikte esas yenilik hayvan figürlerinin çizimlerine gelmiştir. Erken örneklerde koşu hali yay gibi gerilmiş vücutlarla verilirken bu örnekte ileri ve geriye atılmış bacaklar ile hareket vurgulanmıştır. Bu şekliyle hayvanlar doğadaki gerçeklerine yaklaşırlar. Omuz frizinde merkezi palmet yine yer alır ve bu yüzde sırt sırta duran sphenks ve griphon yer almaktadır. Kaide üstünde OYK II evresine özgü lotos-tomurcuk dizisi bulunmaktadır. Griphonun önünde bir kaz figürü bulunmaktadır kulp ile sphenks arasına da bir geyik figürü yerleştirilmiştir. Omuzun altındaki ilk hayvan frizi otlayan yaban keçilerine aittir. Gövdedeki ikinci frizde otlayan geyikler resmedilmiştir. Bu alternatif kuşak dizilimi aşağıdaki diğer üç kuşakta da yükseklikleri azalarak ve figürler küçülerek devam eder. Boyunda üç sıra halinde birbiri içine geçmiş saç örgüsü yer almaktadır. Makara şekli plastik kulp eklentileri hala varlığını sürdürmektedir. Ağız tamamen değişmiş ve yonca formunu almıştır. Ağız kenarı tamamen siyah boyalı ve üzerinde beyaz boya ile yapılmış palmet ve yıldız çiçeği figürü yer almaktadır. (620–580) OYK II ortalarına ait bu örnekte topaç formu iyice uzayıp sivrilmeye ve yumurta formuna dönmeye başlar. Boyun OYK I ve OYK II başındaki formlardaki boyuna oranla oldukça kısadır. Biri omuzda diğeri gövde üzerinde iki hayvan figürlü friz vardır. Kaide üzerinde dönemin tipik lotos-tomurcuk dizileri yer almaktadır. Gövdedeki hayvan figürlü frizin keçileri eski örnekleri anımsatan iki ayakla yay gibi gerilmiş gövde yardımı ile koşar durumda gösterilmiştir. Bunları erkenden ayıran tek nokta rezerve yapılmış kürek kemiklerinin kırmızı ek boya ile doldurulmuş olmasıdır. Omuzdaki frizde merkezi palmetin her iki yanında yer alan hayvan ve mitolojik yaratıklar bulunur. Bu yüzde bir griphon ve kaz yer almaktadır. Boyunda saç örgüsü bulunur ve yonca ağız kenarı tamamen siyah boyalıdır. OYK II sonlarına ait bu örnek tamam ovalleşmiş ve yumurtamsı görüntüye ulaşmış forma sahiptir. Omuz üzerinde hala geniş bir friz mevcut iken gövdedeki friz iyice daralmış ve nerdeyse minyatürleşmiştir. Figürlerin genelinde gereksiz detaylarla oluşturulmuş abartı ve baştan savmacı bir durum izlenmektedir. Omuz frizinde bir sphenks yer alır fazla detaylandırma sonucu son derece rüküş bir hal almıştır. Boşluk bırakmamam kaygısı sonucu frizdeki diğer alanlar doldurma motifleri ile kaplanmıştır. Gövdedeki dar hayvan frizinde koşan köpekler ve tavşanlar ye alır. Aralara ise pabuçlu haçlar serpiştirilmiştir. Bu frizin altında saç örgüsü ve balıksırtından oluşan iki ayırma bandı yer alır Gövdenin alt yarısı ise kaideden yükselen ışınlar ve bunların üzerinde yer alan lotos-palmet zinciri ile kaplanmıştır. Yonca ağzın kenarı siyah boyalıdır. Kulp ağız birleşiminde makaralara hala mevcuttur. Kulp artık şerit değil iki ya da üç loblu olarak yapılmaktadır. (620-580) C)

GEÇ YABAN KEÇİSİ

(600–575/550) M.Ö.600yıllarında Orta Yaban Keçisi 2 sona erip, M.Ö. 560 yıllarında Fikellura seramiği üretilmiştir. Bu 40 yıllık süre Güney İonia (Miletos) için karanlık dönemdir. Güney İonia’da Yaban Keçisi’nin sonu, Kuzey İonia’da geç Yaban Keçisi Stili olarak devam eder. Erken Korinth dönemi seramiklerinin etkisiyle, bu dönem sanatçıları siyah figür tekniği ve rezerve tekniği aynı vazoda kullanmıştır. Orta Yaban Keçisi 2’ye benzer bezeme sistemi kullanılan oinokhoelerin boyu uzamış ve gövde daralmıştır. Aniden geriye dönen, koşan keçiler çok kullanıldığından hızlı ve basit yapılmış ince-uzun keçi figürleri kullanılmıştır. İlk başta göze hoş gelse de bu dönemdeki bozulmalara neden olmuştur. Sanatçılar figürleri frizlere yerleştirmede problem yaşamıştır. Doldurma motifleri, Orta Yaban Keçisi 2’nin dejenere olmuş şeklidir. Bozulmalara rağmen, yoğun figür içeren, oldukça titiz yapılmış vazolar bulunmaktadır. Gövde iyice daralmış ve yumurta formunu almıştır. Friz sayısı iyice düşer ve burada biri omuzda diğeri gövde üzerinde olmak üzere iki tanedir. Sphenks çiziminde bir gayri ciddilik vardır. Anatomik uyum göz ardı edilmiştir. Ön ayakları oturur pozisyonda iken kalça ve art ayaklar yürü konumdadır. Gövde üzerinde frizde otlayan keçiler bulunmaktadır ve keçilerin gövde ile boyunları uzamıştır. Bütün bu genel yapı GYK dönemine ait özelliklerdir. (600–550) GYK evresinden bu örnek artık iyice daralmış ve küçülmüş bir gövdeye sahiptir. Figürlü bezeme artık kaybolmaya yüz tutmuş onun yerini bitkisel motiflerden oluşan kuşaklar almaya başlamıştır. Bu örnekte az sayıda iyice uzamış gövde ve boyunlu keçiler gövde ortasında yer alan tek bir frizi işgal eder. Kaide üzerinde OYK II döneminden kalma bir lotos-tomurcuk dizisi, omuzda ise GYK’nin tipik lotos-tomurcuk dizisi yer almaktadır. Boyun nerdeyse yok olmuştur. Çok küçük boyun üzerinde meander ve dördül motifi yer alır. Yonca ağız kenarı hala siyah boyalıdır. Kulp üç loblu yapılmış fakat ağız birleşiminde makaralar bulunmamaktadır.(600–550) Yaban keçisi stilinde figürlü sahneleri son derece az olduğunu daha önce aktarmıştık. Bu GYK tabak örneğinde ve daha sonraki örneklerde bu kolaylıkla gözlemlenebilir. Tamamıyla ışınlar ve doldurma motiflerinde oluşan dekoratif bir bezemeye sahiptir. Merkezde çok yapraklı bir rozet vardır. Motiflerde simetri dikkati çekmektedir. (600–550) Ortadan özensiz bir taban çizgisi ile ayrılmış bu tabağın üzerinde üstte sphenks altta ise dillerden oluşan bezeme bulunmaktadır. Sphenksin çizimi son derece acemice ve oldukça abartılıdır. Doldurma motifleri baştan savma bir el tarafından çizilmiştir. Aynı acemicilik ve acelecilik tabağın genelindeki bütün çizimlerde gözlenmektedir. Bu örnekle GYK evresinde artık iyice bozulmuş bir stilin ortaya çıktığını görmekteyiz (600–550) GYK döneminden bu tabak üzerinde çift segment halinde bezeme yer alır. Yine ortada çok yapraklı bir rozet bulunmaktadır. İlk segment içerisinde yerleştirmede boş alan hesaplanmasında yapılan hatadan dolayı simetrisi bozulmuş ve dört geyik dört doldurma motifi olması gerekirken bir doldurma motifi eksiktir. İkinci segmentte ise dört ve yedili ışın demetleri ile ayrılmış metoplar içerisine sırasıyla bir keçi, bir kaz motifi yerleştirilmiştir. Ağız kenarında ise ışınlar ve karelerden oluşan segment yer alır. (600–550) Atlı binici tasvir edilmiş bu GYK tabak önceki örnekte olduğu gibi son derece acemice ve baştan savmacı bir el tarafından çizilmiş özensiz detaylara sahiptir. Üstelik artık anatomik uyum tamamen göz ardı edilmiştir. Aşırı yukarı kalkık atın kalçaları ve kısa ön bacaklar ucube bir hayvan görüntüsü vermektedir. Sanki koşar gibi değil de yürümekte bile zorlanan her an tökezleyip binici üzerinden atacak bir görüntüsü vardır. Binici atı sürüyormuş gibi değil de sanki düşmemek için çabalıyormuş gibi durmaktadır. Doldurma motifleri ve ayırma çizgisinin altında yer alan dillerde figürdeki acemi ve özensiz hatlar tekrarlanmıştır. (600–550) Bu GYK tabak üzerinde Gorgon başlı ve Potnia Theron özellikli bir tanrıça yer almaktadır. Peplos giymiş figürün bir bacağı açıkta kalmaktadır. İki elinde birer kaz tutmaktadır. Elbise üzerinde beyaz çizgilerle dokuma desenleri verilmiştir. Çizim her ne kadar acemice de olsa da yinede de başarılı sayılmalıdır. (600–550) GYK tabaklarından göreceğimiz bu son örnek tek bir figür ve ağız kenarı ile ağız kenarı altında iki motif bandından oluşmaktadır. Merkeze büyük ve derece gerçeğine yaklaşan bir kuğu çizimi yerleştirilmiştir. Tabağın kenarında kareler ve kısa dikey çizgilerle oluşturulmuş metoplardan bir segment yer alır. Ağız kenarında bir çift deliğin yer aldığı boş alan haricinde meander bandından oluşan bezeme yer almaktadır. (600–575) Kuzey İonia sanatına ait bu GYK dinos mix tekniği olarak bilinen Oryantalizan stilin rezerve tekniği ile siyah figürün kazıma tekniğinin bir arada çizim unsuru olarak kullanıldığı bir örnektir. Kabın formu da bir diğer açıdan ilginç noktadır. Süsleme unsuru olarak yerleştirilmiş halka kulplar pişmiş toprak seramik geleneği için yabancıdır. Bu tip kulplar daha çok metal sanatında görülmektedir. Tüm bu noktaları göz önünde tutarsak form açısından metal vazo sanatına benzemeye çalışan siyah figür etkisi altındaki bir Oryantalizan sanat göz önüne çıkmaktadır. Kulplar arasında yer alan metop içerisine bir sphenks yerleştirilmiştir. Çizim özellikleri bütünüyle siyah figürdür. Figürün etrafındaki doldurma motifleri de TR-EK dönemi leke rozetlerini anımsatmaktadır. Metopta görülen çizim özellikleri boyunun hemen altındaki hayvan frizinde de görülmektedir. Büyük doldurma rozetleri ayrılmış yaban keçili friz ve onun altındaki otlayan yaban keçilerinden oluşan friz saf Oryantalizan stilde yapılmıştır. Dipte yer alan ışın motifleri üzerinde gelen bitkisel friz GYK döneminin lotos-tomurcuk zincirinden oluşmaktadır. (600–550) Rhodos GYK keçisinden bu örnek GYK keçisi içerisindeki özel bir grubun üyesidir. Kabın tümü siyah firnislidir. Sadece omuz gövde geçişi ile gövde altında kaideye yakın bir bölüm rezerve bırakılarak içi ince bantlarla doldurulmuştur. Bezeme, düşey omuz üzerinde yer alan ve yaprakları kırmızı ek boya ile alternatif olarak boyanmış büyük bir kazıma rozet ile gövde üzerinde içleri kırmızı ek boya ile boyanmış damla şekilli doldurmalardan oluşmaktadır. Koyu renk zemin ve kazıma ile yapılmış bezeme kaba metal görüntüsü vermektedir. Bu nedenle bu tür kapların metal kökenli bir gruba benzemek amacıyla yapılmış olan üretimler olduğunu söyleyebiliriz. (600–575) Saqqara’dan GYK stilinde bu amphora çizim tarzı ve motifler açısından Batı Anadolu’ya has stili yansıtırken ruh açısından Mısırlı bir karaktere sahiptir. Keçiler yaban keçisi stilinin erken evrelerinde olduğu şekilde yay gibi gerilmiş olarak çizilmelerine karşın genel hatları ile GYK stilini yansıtır. Mısırlı karakter en belirgin olarak omuz üzerindeki kuşakta ve gövde altındaki geç yaban keçisi stiline ait lotos-tomurcuk zincirinde ortaya çıkmaktadır. Doldurma motiflerinde görülen katılıkta bu mısırlı etkiye uymaktadır. Çünkü bütün bu figürler Mısır mezarlarındaki katı çizimli duvar resimlerini anımsatmaktadır. (600–550) Rhodos’tan “Vroulia Kapları” olarak bilinen grubu ait bir örnektir. Bir önceki örnek gibi tümüyle koyu renk boyalı ve kazıma motif bezemelidir. İçte ana bezeme motifleri palmet ve lotoslardır. Yapraklar kırmızı ek boya ile alternatif boyalıdır. Dış yüzde de kazıma ile yapılmış motifler vardır. Ağız kenarında üçgenlerle yapılmış bezeme, kulplar arasında kazıma saç örgüsü ve gövde üzerinde palmetler bulunmaktadır. Bütün bezemeli alan kırmızı ek boya ile alternatif olarak boyanmıştır. Önceki örnek ile aynı tarihten GYK dönemine ait bir kaptır (600–500) Naukratisten Aphrodite’ye adanmış Khios stilinde bezeli lekanedir. Üzerinde Eostratos beni Aphorideteye adadı şaklinde bir yazı okunmaktadır. Fazla yüksek olmayan iki sepet kulpu bulunmaktadır. Dördü kulpların iki yanında ikisi kuplar arasında ve sadece bu ikisi çiftyüzlü olmak üzere dört adet arkaik tarza yapılmış kadın başı şeklinde protom yer almaktadır. Dudak kenarı protomlar arasında kalan alanlarda diller ya da meander bandı ile bezelidir. Adak ibaresi iç yüzde dudağın hemen altında yer alan siyah bandın üzerine kazınmıştır. İç yüz beyaz astar üzerine iki meander bandı arasına yapılmış rezerve hayvan figürleri ve doldurma motiflerinde oluşur. Aslan, kaz ve sphenks üçlü gruplarından oluşan figürlü bezeme vardır. Dış yüzde de beyaz zemin üzerinde iki meander bandı arasında yaban keçileri bezelidir. Lekane GYK dönemine aittir (600–550) Kuzey Ionia’ya ve Geç yaban keçisi dönemine tarihlenen bu eserde mix tekniği kullanılmıştır. Buradaki skyphosun dudak üzerinde yer alan frizinde kulp kenarında yer alan spiralli yarım palmetlerden sonra iki aslan arasında yer alan bir geyik bulunmaktadır. Figürlerin arasında yer alan doldurma motifleri dönemin noktalı rozetlerinin Oryantalizan sanata geçmiş şeklidir. Alttaki palmet-tomurcuk dizisinden oluşan bitkisel frizi ana frizden ayıran bir meander bandı bulunmaktadır. Hayvanlar üzerinde belirli yerlerin kırmızı (aslanların yele ve karınları) ve beyaz (geyiğin benekleri) ek boya ile detaylandırıldığı görülmektedir. Dudak kenarında kısa çizgilerle oluşturulmuş bir bezeme yer alır. (600–550) Situla kova olarak kullanılan şu taşıma veya kuyulardan su çekmeye yarayan bir kap formudur. Oryantalizan dönem içerisinde oldukça sevilmiş ve bezenmiştir. Ele geçen örneklerin çoğu Naukrates gibi Mısırda yerleşmiş Greklerin kentlerindendir. Bu sebeple form özgün yunan formu olmaktan çok doğudan alınmış bir öncü formdan yunan beğenisine göre yapılmış olmalıdır. Kulplar arasındaki bezemeli alan dışında kabın tümü siyah boyalıdır ve kabın altında ince rezerve bantlar bulunmaktadır. Kulplar arasındaki bezemeli alan metoplardan yapılmıştır. İki doldurma motiflerinden oluşan metop arasında altı yılan şeklinde üstü kanatlı bir insan olarak yapılmış Typhon figürü yer almaktadır. Yaratık iki elinde yılanlar tutmaktadır. Bu motifin seçimi şüphesiz rasgele değildir. Mısırda ele geçen bu örnek elbette uzun süredir orda bulunan yunanlıların diğer kültürden etkilenmesi sonucu yılan kültü ile kendilerinde var olan yeraltı ateşlerinin tanrısı Typhon figürünü sentezlemiş ve karma bir motif olarak ortaya konmuştur. Şüphesiz bu türlü kültürel sentezler döneme adını verdiği gibi bir doğululaşmanın sonucudur. Buradaki Situla Rhodos Vroulia kapları tarzından etkilenmiş olmalıdır. Kulplar arasında yer alan bitki motifinin her iki spirali üzerine konmuş kuşlar acemice bir siyah figürü yansıtır. Gövde tümüyle kazıma çizgilerle detaylandırılmıştır. Kulplar arsında rezerve bırakılmış figürlü alan ve rezerve çizgiler dışında kabın geri kalan bütün yüzeyi siyah boyalıdır. Siyah boyalı alan kabın alt kısmında iki geniş bant oluşturmuştur. Bu bantlar üzerine kazıma ile yapılmış ve kırmızı ek boya ile alternatif olarak boyanmış büyük lotos ve palmetler yerleştirilmiştir Bölüm: 3 kuşlu kaseler a) kuşlu kaseler ile ilgili genel bilgiler Kuşlu kaseler adını üzerinde bulunan kuş betimlemesinden alırlar. Kuş motifleri daha çok skyphos ve kotyle formunda ki kaplar üzerinde betimlenmiştirler. Kuşlu kaseler bulundukları kazılarda kesin tarihleyici seramik olma özelliği taşırlar. Kuşlu kaseler Anadolu’da ki özellikle batı Anadoluda kurulmuş olan antik kentlerde bulunma olasılıkları oldukça yüksektir. Batı Anadolu kentlerinde Klazomenai başta olmak üzere Smryna, Daskeleyion, Miletos, gibi birçok antik kentte yapılan kazılarda bulunmuşlardır. İzmir müzesindeki sergi salonunda da kuşlu bir kase sergilenmektedir. Ayrıca dünyada ülkemiz dışındaki birçok müzede sergi salonlarını süslemektedir. Kuşlu kaseler ilk defa subgeometrik dönemde sevilerek üretilmeye başlanmıştırlar. Bunlara örnek olarak Oxford Ashmolean müzesinde ( M.Ö. 675 M.Ö.660 ) yıllarına tarihlenen subgeometrik döneme ait batı Anadolu’dan götürülmüş 5.cm yüksekliğindeki kuşlu skyphosu örnek olarak gösterebiliriz. Başka bir örnek olarak Kopenhang müzesinde sergilenen yine subgeometrik döneme ait 5.5cm yüksekliğindeki ( M.Ö.650 ) yıllarına tarihlenen kuşlu skyphosu örnek olarak gösterebiliriz.

KUŞLU KASELER

Kuşlu kase form ve bezeme olarak gerçekte Geç Geometrik Dönem skyphos formunda geliştirilmiştir. Bu kaseler Batı Anadolu’da ve Güney Doğu Ege adalarında birçok merkezde üretilmiştir. M.Ö.7. yüzyıl örnekleri muhtemelen ilk olarak Güney İonia’da üretilmeye başlanılmıştır. Kuzey İonia’da Sub-Geometrik stil ve bu tipteki seramikler M.Ö. 7. yüzyıl sonlarına kadar devam eder. Kuşlu kaseler Doğu Yunan geometrik ürünlerin en zarifidir. Geleneksel geometrik şekiller yüksek biçimde kullanılır ve sonunda detaylara inmeyen bir yolla gösterilir. Kutylelerin geliştirilmiş, basitleştirilmiş ve yassılaştırılmış bir şekli olarak görülmüştür. Düzenli bir boyutu vardır ve çapı kenarlardan 15cm’dir. İlk Kuşlu Kaseler takma bir kenara sahiptir. Süslenen alanın altında noktalardan bir şerit, bu şeritlerin altında kase, koyu boya ile kaplanmıştır. Ya da aşağı bölüm beş ya da daha fazla taslak ışınıyla süslenir ve ayrılır. Ana panoda daha küçük ışıklandırmalar üçgenlerin konumlarının yerine geçer. Sonunda panoları aşağısındaki sınır çizgisi çıkarılır, böylece kuşların çizimi gerçekleştirilir. Bu sınır çizgileri esnek ve derinlemesinedir. Bazen halkanın dibine küçük merkezi bir oyuk yapılır ve diskin yerine geçer. Bir küçük şerit yandan geçer, bazı basit motifleri, koyu boya ile kaplar. İç kısım ise mor, beyaz çizgi ve şeritler sıklıkla geçirildikleri yer süslerler ve güzelleştirirler. Panonun merkezinin genişlemesiyle birlikte daha pozitif ve ayrıca daha gelişmiş bir kompozisyon oluşur. Standart Kuşlu Kaselerin kili iyidir ve genellikle açık kahverengidir. Kuşlu skyphoslar, çentikli bir ağız kenarına, kalın cidarlı yarı küresel gövdeye ve alçak halka kaideye sahiptir. Ana bezeme alanı dikey çizgilerle üç metoba ayrılmıştır. İki kenardaki metoplar, içi taralı baklava motifiyle ortadaki metop geometrik tarzda yapılmış kuş figürüyle bezenir. Bölümlerin dışındaki kabın kuş motifleri kalın fırçayla yapılmıştır ve geometrik nitelikler taşımaktadır. M.Ö. 7. yüzyılın ortalarına doğru dudak kenarındaki çentik kaybolur, ağız kenarı içe doğru eğim gösterir. Bu dönemdeki, kuş figürü daha gerçekçi yapılmaya başlanmıştır, skyphosların içi ve kaide altı da bezeme alanı olarak düşünülmüştür, bu alanlarda birbirine paralel, kırmızı ince bantlardan oluşan bir bezeme kullanılmıştır. Gövde altı siyah firnisli değildir, bu alan kaideden çıkan ışın motifiyle doldurulmuştur. M.Ö. 7.yüzyılın ikinci yarısında üretilen örneklerde soluk astar görülmekle birlikte, genelde astarsızdır. Orientalizan Dönemdeki bazı kuşlu skyphoslarda, nadiren Orientalizan motifler görülmektedir. M.Ö. 7. yüzyılın sonunda Kuşlu Kaseler yerlerini, farklı bezemelerin uygulandığı, fakat formun aynı kaldığı, rozetli, gözlü, bantlı, meanderli diye adlandırdığımız yeni kase tiplerine bırakırlar. Bu tip örnekler M.Ö. 6. yüzyılın sonlarına kadar devam ederler. A) Meanderli Skyphoslar Belirgin şekilde çentikli, içe çekik veya gövdeden sert bir açıyla dışa doğru açılan ağız kenarına sahiptir, iki tip dudak profili bulunur. Bezeme alanı bir veya daha fazla metoptan oluşabilir.Bunların kenarlarında, içi taralı kum saati, baklava dilimi ve üçgen motifler kullanılır. Bunlar Korinth kolyelerini etkisi sonucu ortaya çıkmıştır. B) Bantlı Skyphoslar Bunlar, içe çekik ağız kenarına, kalın cidara, yere paralel kulplara ve düğme formunda kaideye sahiptir. Genelde pembemsi krem renkte astara sahip, derinlikleri fazla değildir. Dış yüzeyde ise dudağın hemen altı rezerve bırakılmış, diğer alanlar da kırmızı bantlardan oluşan bir bezeme uygulanmıştır. Kaide her zaman siyah firnislidir. C) Gözlü Skyphoslar Bunlar, kalın cidara, ucu inceltilmiş içe çekik ağız kenarına, alçak halka kaideye sahiptir. Bazılarının ağız kenarı diktir. Bu skyphosların gövdesinde stilize gözler ve burun resmedilmiştir. Gözün iç kenarlarından çıkan çizgiler burnu oluşturur, kaşlar iki göz ortasında ‘ V ’ şeklinde birleşir. Birleşim bölgesinde ağız kenarına asılı biçimde, içi taralı üçgen motifi bulunmaktadır. Yapılan kil analizleri, gözlü kylikslerin Güney İonia’da üretildiğini göstermektedir. Gözlü skyphoslar, Tell Sukas, Samos, Histria’da M.Ö. 6 yüzyılın ilk çeyreğine tarihlendirilir. R.M.Cook, bunların M.Ö. 6.yüzyılın başlarında üretilmiş olduğu belirlenir. D) Rozetli Skyphoslar M.Ö. 7yüzyılın son çeyreğinde ve 6. yüzyılın ikinci yarısının sonlarında görülmeye başlanmıştır. Genelde boyutları geniş, ayağı halka şeklindedir. Kulpların arasında 7 noktadan oluşan bir rozet vardır. Altında ışınlarla taslaklaşmış bir alan bulunur. Daha sonra düzenli olarak koyu renkte çizilmiş basit şeritler yer alır. Bazen de panonun içine yerleştirilmiş 3 tane rozet olabilmektedir. İç kısım koyu boya ile kaplanır ve genelde beyaz ve mor şeritlerle hafifleştirilmiş, ortada ayrılmış çember bulunmaktadır. Bu skyphoslar, kalın cidara, içe çekik ağız kenarına, yayvan gövdeye sahiptir. Kaide diğer örnekler göre daha kısa ve kalındır. Kaide altında alçak oyuk bulunur. Dudakta ince bir firnis bant bulunur. Rozetli kaselerin bezeme anlayışı diğer skyphoslara benzemektedir. b) kuşlu kâselerin gelişimi Üçlü metop ve alt alta kısa çizgi kümeleri Karia çömlekçilerinin kendi öz buluşu olan alt alta çizgi kümelerinden oluşan bezeme birçok kap üzerinde betimlenmiştir. Bu bezeme sadece kotyle biçimindeki kaplar üzerinde metoplar içindekarşımıza çıkar. Örnek olarak Euromos , yatağan , Milas , bodrum ve sinuniri parçalarını gösterebiliriz . Alt alta çizilmiş kısa çizgi kümelerinin sayıları bu kotylelerde eşit şekildedir. ( bk resim 1 ) Üçlü metop kuş ve hayvan bezekleri Bir bezeğin iki kez tekrarı biçiminde görülürler. Tekrarlanan bezek, içi kafese taralı baklava betimlemesi olup kurallaşmış olarak sağ ve sol metop içinde yer alırlar. Orta merkezdeki metop çoğu zaman kuş motifi ile doldurulmuştur. Anlattıklarımızı bulgularla kanıtlayacak olursak Milas ve İzmir de bulunmuş iki kotyleye bakabiliriz. (bk resim 2 ve 3 ) b Burada görülen bezeme üslubu Rodos kuşlu kaselerinin geç çağlarda dejenere olarak üçlü metop düzeninde karialı ustaların yerli bir uygulamasıdır. Çünkü bugüne kadar hiçbir doğu yunan merkezinde kotyle formundaki kaplar üçlü metop ve kuş bezemesiyle karşımıza çıkmamıştırlar. Euromo ve yatağan kotylelerinde dar merkezi metop içinde eğri çizilmiş çizgi kümeleri, ters ve doğru betimlenmiş balık kılçığı bezekleri betimlenmiştir. ( bk resim 4 ve 5 ) Hayvan bezekleri Çizim biçiminde betimlenen hayvan bezeklerinin çoğunluğunu kuş figürleri oluşturur. Kuşlar arasında yakın bir birleşim söz konusu değildir. Berlin kraterinin bir yüzünde kuş diğer yüzünde ise yaban keçisi betimlenmiştir. Geç geometrik dönem doğu yunan seramiğinde en çok kuş figürleri betimlenmiştir. Karia kuş bezekleri kendi aralarında , dış ve yöresel etkilerle kümeler oluştururlar. Birinci kümede Rodos örneğine yakın betimlenmiş kuş örneğini görelim. Lagina bozukbağ’da ele geçen oinochenin omuz metoplarında merkezi bezeme olarak yer alan örnek, bize çok geniş bölgeye dağılan, kurallaşmış dörtlü metop düzeninde betimlenmiş kuşlu kase örneklerinde ki kuş bezemesini anımsatmaktadır. Ancak kuyruk ve kimi ayrıntılar farklıdır. Vücudun belirlenişi ve içteki kafese taralı alan ile Rodos, Delos ve Thera kuşlu kaseleri ve Rodos bikonik oinochesi ile Efes’teki skyphos parçalarını anımsatmaktadır. Metop içinde kuşun kuyruğunun altında ve üstünde, boynunun karşısında ve altında betimlenen içleri kafese taralı üçgen doldurma bezekleriyle tekrar Rodos, Thera, Delos ve Kamiros bikonik oinochesi ile bağlantı kurar. (bk resim 6 ) Buna bağlı olarak bir çıkarım yaparsak karialı ustalar kendi buluşlarını da katarak doğu yunan sanatına yeni bir kuş bezeği sunmuşlar diyebiliriz. İkinci çeşit karşılıklı bezenmiş kuş bezeklerine bodrum kylixi’ni örnek olarak gösterebiliriz. Bu kylixin orta metopların da karşılıklı betimlenmiş kuş bezekleri görülür. Ancak metoplar arasında ayırıcı diğer bir bezek betimlenmemiştir. Yunan geometrik dizilerinde bir takım örneklerde, karşılıklı kuş bezekleri birkaç ayrıcalıkla karşımıza çıkar, örneğin aynı metop ve düzey içinde ayırıcı bezek olmaksızın gelen diziler, kyklad ve boetiadan gelmektedir. (bk resim 7) İkinci kümede ise kuş bezekleri arasında ayırıcı bir metop ya da metopcuk vardır. Delos’tan gelen skyphos parçaları üzerinde ayırıcılığı triglyph sıraları, boetia pyxisinde ise bil bezemeleri yapmaktadır. Karia ve Rodos dışında doğu yunanın diğer yörelerinde aynı biçimde betimlenmiş kuş örnekleri henüz gün ışığına çıkarılmamıştır. 1. ve 2. Kuşlu Grup Kotyleler Bezeme panosunun alt kısmı, dikey çizgi gruplarını birbirine bağlayan ikişer yatay çizgi arasında genellikle kelebek-triglyph firizi içerir. Bunun dışında azınlıkta kalan örneklerde bu alanda yatay baklava dilimi dizisi, zikzak kuşağı, nokta dizisi, çoğunda olduğu gibi yatay bant sıraları ya da kısa dik zikzakların oluşturduğu bir şerit taşırlar. Altı kelebek-triglyph firizi bezeli ana süsleme panelinde yer alan dört eşit metoptan her iki uçta bulunanlar, kural olarak her seferinde çift konturlu ve içi çapraz taralı birer baklava dilimi motifi içerirler. İçteki diğer iki metoptan sağdakinde ise ağaç meander motifi yer alır. Üst bezeme panelinde kuşun görülmeyip yerine üçlü yatay zikzak sırası konulan dörtlü örneklerde ise altta kelebek-triglyph içerirler. Delos tan /Rhneiadan gelen dört metoplu bir örnekte içteki her iki metopta da üst üste yerleştirilmiş üçlü yatay zikzak sırası görülmektedir. Kelebek-triglyph firizi içeren dört eşit metoplu diğer bir seri, yine kuş motifi içermeyip içteki iki metopta ağaç meander ve bir çift çözük meander motifi içermektedir. Samos’ta bulunan altı kelebek-triglyph firizi ile bezeli bir örnekte, ana bezeme panelinin ikişer dikey çizgi ile sınırlanmış beş eşit metoba bölünmesiyle olağanüstü bir uygulama gösterir. Orta metopta bulunan kuş çift konturlu gövdesi ve genel çizim özellikleri açısından serinin diğer örneklerinden tipolojik bir ayrım gözetmez. Bu metopun her iki yanındaki metoplar birer çözük meander bezemesine sahipken, uçlardaki diğer iki metopta ise alışılmış olan baklava dilimi motifler göze çarpmaktadır. Kelebek-triglyph firizi içeren örnekler içinde başka bir seri, üst bezeme panelinin dikey simetri ekseninde, içinde zikzak taşıyan ikişer dikey çizgi ile belirlenmiş dar bir metop gösterir. Bu metopun iki yanında kuş ve ağaç meander metopları görülürken, paneldeki her iki uç metop baklava dilimlerine ayrılmıştır. Dar orta metopta zikzak bandı yer alır. Bu dar metopun her iki yanında çapraz taralı çözük meander ve ağaç meander metopu bulunurken bezeme panelinin altı, yatay içi taralı bir baklava motifi ile dekore edilmiştir. Dört eşit metoplu kuşlu kotylelerin en erken örneklerinden biri olarak Coldstream ‘ Nestor kotylesi’ni gösterir. Birinci gurup örnekler orta geometrik dönem sonlarına doğru ortaya çıkarlar. Yatay bantlarla sınırlanmış olan bu kaseler üzerinde henüz kuş motifleri görülmemektedir. E.Walter, kuşlu kotylelerin İ.Ö 8.yy ortalarından başlayarak görülmesini olanaklı bulduğunu söylemektedir. Tüm verilerden hareketle dört metoplu kuşlu kotyleler ve benzerlerinin orta geometrik dönemin sonlarına doğru ilk örneklerin görülmeye başlandığının ve İ.Ö 7 yy’ın ilk on yıllarında yerini üç metoplu kuşlu kotylelere bıraktıkları anlaşılmaktatır. 3. Gurup Kuşlu Kotyleler Üçüncü gruba ait kotylelerin en önemli özelliği, rezerve panonun üst kısmında yer alan ana bezeme panelinde, ilk örneklerde ikişer dikey çizgi ile bölünmüş metopların sayısının üçe inmesidir. Bezeme panosunun alt sınırını, alt ve üstten ikişer yatay çizgi ile sınırlanmış bir zikzak bant oluşturur. Orta metopta çifte konturlu gövdesi çapraz taranmış kuş motifi görülür. Metop sayısının dörtten üçe indirilmesiyle kuşun yer aldığı orta metop büyümüş, bu durum kuşların daha rahat çizilebilmesine olanak yarattığı gibi zemindeki doldurma motiflerinin sayısını da arttırmıştır. Üçüncü gurupta görülen dekorasyon sisteminin en önemli özelliği, üretim merkezlerinin tümünde, süslemenin şablonlaşmış bir şekil almasıdır. Diğer bir deyişle birinci ve ikinci guruplarda görülen mekan ve motiflerdeki uygulama arayışlarına bu kotyleler üzerinde rastlanmaz. Sözünü ettiğimiz örnekler daha çok İonia ve çevresindeki merkezlerde ele geçmiştir. Üçlü gruba ait örneklerin geç olanları oldukça sığlaşan gövde formuyla kotyle özelliklerini yitirirler. Bu tür kaselerde dudaktaki yivlerin oldukça incelmiş olduğu görülür. Panel bölümünün eskisi gibi yapıldığı söz konusu kaselerde ki en belirgin değişiklik, üç metopu alttan sınırlayan ve ikişer yatay çizgi ile konturlanmış dar ve uzun kısımda zikzak bezemenin kopmasıyla oluşan diagonal çizgi sırasının olmasıdır. Bu tip geç örneklerde baklava dilimi motifleri metopları ayıran çizgilerden ayrılmaya başlamıştır. Khios Emprioda bulunmuş, liman kutsal alanı 3. evreye ait (İ.Ö. 660–630) tarihlenen kaseler bu guruba aittir. Ankara Tümülüslerinde bulunan kuşlu kase parçalarını Ekrem Akurgal İ.Ö. 7.yy’ın ortalarına tarihlemektedir. 4. Gurup kuşlu Kotyleler Profilin açılması, kuşun yer aldığı metopun genişlemesi dudaktaki yivlerin incelmesinin sürdüğü bu gruba ait kaseler üzerinde rezerve panonun da çok genişlediği görülür. Bezeme alanı yine her iki yandan birer dikey çizgi grubu ile sınırlandırılmıştır. Bununla birlikte tümüyle boya kaplı alanlardaki daralmaya paralel olarak kulplar ve kaide yanındaki boya kaplı alan ile bezeme sahası arasında geniş rezerve alanlar görülür. Geniş bezeme firizinin her iki ucundaki metoplarda yer alan baklava dilimi motifleri, çift konturlu karakterlerini korumakla birlikte metopları ayıran dikey çizgi guruplarından belirgin bir şekilde ayrılmışlardır. Damla şeklinde ki kuş gövdesinin alt ve üst konturları kuyruk kısmında birleşir. Kuşun kuyruğu üstünde dudak kenerına asılı içi çapraz taralı üçgen ve yine dudak kenarına asılan, kuşun başı yanındaki yarım çember ile, kuşun göğsü yanındaki içi noktalı küçük tam çember bu gurup kaseleri üzerinde görülen kononk metop doldurma elemanlarıdır. Bu son seriyi oluşturan kaseler üzerindeki kuş motifinin daha dikkatsiz çizildiği, bunun sonucunda bazı örnekler üzerinde kuşların bacak kıvrımlarının ve gözlerinin ihmal edildiği kuşun başı yanındaki her iki doldurma motifinin içindeki nokta ya da çizgilerin çekilmediği görülür. Dördüncü gurubu oluşturan kaseler İ.Ö. 7.yy’ın ortaların ve hemen sonrasına tarihlenen kontekstlerin yanında erken korinth ve diğer İ.Ö. geç 7.yy seramiğiyle birlikte bulunan Khios/Eemporio Hs 4. evre içinde ele geçmişlerdir. 5. Gurup Kuşlu kotyleler Kase üzerinde boya ile kaplı her türlü alanın ortadan kalkması, bezeme firizini alttan sınırlayan üçlü yatay çizgi gurubunun kaseyi çepeçevre kuşatması ve bu çizgi gurubuyla kaide arasında kaideden çıkan kalın kontürlu ışınların görülmesi, beşinci gurup kaseler için temel bir özellik sayılabilir. Bezeme paneli kulplar arasında kalan bölgenin tümünü kaplayacak kadar genişlemiştir. Kuşların çiziminde erken örneklerinde gösterilen özenin geç örneklerde gösterilmediği son derece baştan savmacı bir tavırla yapıldığı açıkça görülmektedir. Aynı durum baklava dilimi motifleri ve diğer doldurma motifleri içinde geçerlidir. Kuş çizimindeki dejenerasyonun sonucu olarak, serinin erken örneklerinde rastlanan bacak kıvrımı ve göz gibi detaylar zamanla ortadan kalkmaktadır. Bu örnekler, gövdelerin alt kısmında her zaman için kaideden çıkan kalın konturlu ışınlara sahiptirler. Seriyi oluşturan kaselerin bütünü gözden geçirildiği zaman saptanan diğer bir ayrıntıda ilk örneklerde ki çok ince dudak yivinin gittikçe incelerek sonunda kayboluşudur. İlk örneklerinden beri varlığını sürdüren halka kaide, ilk kez bu kaseler üzerinde kalınlaşmış daha sonra düğme kaideye dönüşmüştür. İ.Ö. 7 yy’ın ortalarından sonraki bir tarihte tondolarında rezerve bir daire içermeye başlarlar. Bu dairenin yanı sıra rezerve bantlarda kasenin iç yüzünde yer almışlardır. Rezerve teknik ile diğer bir yenilik kırmızı ve beyaz bantlar, kasenin iç kısmındaki boyalı zemin üzerine değişik kalınlıkta ve aralarında kombinasyonlar uygulanarak işlenmiştirler. Bu tür özelliklere sahip örnekler erken korinth kontekstlerinde ele geçmiştir. Kuşlu kaselerin İ.Ö 6.yy’ın başlarına hatta İ.Ö 580–570 lere kadar varlıklarını korudukları Vroluia ve Taukheira daki buluntulardan anlaşılmaktadır.

BÖLÜM: 4 FİKELLURA SERAMİKLERİ

Fikellura seramiği adını Rodosda ki Camirus adılı antik bir yerleşimden almaktadır. Camirus şehrinde ki ilk fikellura buluntularından Biolotti ve Salzman bahsetmektedir. Bu seramiğin hamuru Milas hamuruna benzer bir yapıya sahiptir. Bu hamurun özellikleri Güney İoniadaki yaban keçisi sitilinde yapılmış kapların hamurlarıyla benzer özellikler göstermektedir. Bu seramikler üzerinde beyaz ve mor renkler kullanılmıştır. Mor renkler başlangıçta beyaz oinochelerin dudak kısmında, elbise beneklerinde ve yılanların betimlenmesinde kullanılmışlardır. Bu seramikler yaban keçisi sitilinden, siyah figür tekniğine geçiş döneminde arada oluşan boşluk dönemde toplumların yaşantısına girdiğinden dolayı bu seramiği yaban keçisi sitilinden siyah figür tekniğine geçiş seramiği yani Transisyonel Dönem seramiği olarak tanımlayabiliriz. Fikellura seramiği en çok oinoche ve amphora tipi kaplarda kullanılmışlardır. SONUÇ Yunan kültürü ve medeniyeti 8.ve 7. yy lardan başlayarak ticaret ve koloni şehirlerinin de etkisiyle birlikte doğulu kültür ve medeniyetlerden etkilenerek sanatsal anlamda büyük ilerlemeler kaydetmişlerdir. Doğulu süsleme şekillerini ve öğelerini gören yunanlı ustalar ve sanatçılar bu öğe ve motifleri yapmış oldukları vazolarda ustaca kullanmışlardır. Bu kullanımlar yunan uygarlığına ve sanatına başlangıçta ve yükselme dönemlerinde büyük kazanımlar sağlamışlardır. Bu öğeleri eksiksiz şekilde kullanan yunanlı ustalar yunanlılara büyük prestij kazandırmıştırlar. Bu kullanımlar sonucu yunan kültürü artık kendi vazo sanatını oluşturmuşlardır. Kısaca sonuca varmak istersek Asurlulardan alınmış aslan motifi, mısırlılardan alınmış lotus çiçeği artık yunanlı ustaların elinde ve yunan vazolarında ustaca kullanılmışlardır. Artık gelecek dönemlerde yunanlı ustalar vazo süslemelerinde diğer uygarlıklara göre bir adım daha ileri gitmişlerdir.

KAYNAKÇA

C.Özgüle, “Carian Geometric Pottery/Karia Geometrik Seramiği”, Ankara, 1979 C.H.Greenewalt, “Fikellura and early Fikellura Pottery From Sardis”, CaliftStCIAnt 4, 1971. E.Akurgal, “Eski izmir l; Yerleşme katlarıve athena Tapınağı”, Ankara, 1983. E.Akurgal , ‘Bird of Grek Art’ 1968 E.Kunze, “lonische Kleinmeister “, AM 59, 1934, s.81. E.Walter-Karydi, “Zur Archaischen Keramik Ostioniens”, lstMitt 36, 1980. E.Walter-Karydi, “Zur Archaischen Keramik Ostioniens”, lstMitt 31, Tubingen, 1986. E.Gjerstad ‘The Cyrpo-Geometric, Cyyrpo-Archaic and Cyrpo-Classic Period’ 1938 E.A.Hemelrijk ‘A Group of Provincial East Grek Vases From South Westren Asia Minor ‘ Babesch 62,1987 G.Jacobi, “Clara Rhodos 3”, Roma, 1929. G.Jacobi ‘Clara Rhodos 3 ‘ Roma 1929 G.Jacobi ‘Clara Rhodos 4’ Roma 1931C.Kadara , H.P.İsler, “Samos IV; Das Archaische Nordtor und Seina Umgebung im Heraion von samos”, Bonn, 1978. J.K.Anderson, “Excavation on the Kofine Ridge Chios”, BSA XLIX, 1954, s.123-181. J,Boardman, “Excavation in Chios 1952-1955”, Grek Emporio 101,London, 1967. J.Boardman, “The Greek Overseas”, Aylesburg, 1980(1964 1.Baskı). J.Boardman, “Early Greek Vase Panting”, London, 1998. J.N.Coldstream,-J.Nicholas, “Greek Gfometric Pottery; A Survey of Ten Local Styles and M.Akurgal, “Korinth Seramiği; M.Ö.750-550”, İstanbul, 1997. R.M.Cook, “The Wild Goat and Fikellura Styles; Some Speculations”, OJA Vol. 11, no.3, 1992. R.M. Cook-P.Dupont, “East Greek Pottery”, London, 1998. Rhodioke Aggeiographia ‘1963 Their Chronology”, London, 1968.

Hiç yorum yok: