28 Eylül 2008 Pazar

CAM SANATI

CAM SANATININ TARİHSEL GELİŞİMİ

1. BRONZ ÇAĞ

Camın nasıl yapıldığı ve çeşitli dönemlerde hangi çeşit camların biçimlendirildiği hakkında çok az bilgimiz vardır42.Cam yapımı büyük olasılıkla M.Ö.3. binin sonlarına bronz çağda keşfedilmiştir.Arkeolojik kanıtlar bu keşfin,Mezopotamya da meydana gelmiş olduğunu ortaya koymaktadır.Bu keşif hiç şüphesiz yöre boncuklarında,duvar fayanslarında,seramiklerde ve diğer nesnelerde kullanılmış cam gibi sır üretimi sonucunda ortaya çıkmıştır.Bu en erken dönemlerde cam, yarı değerli ve değerli taşlara altenatif olarak üretilmiştir.Cam her ne kadar bu dönemde silindir mühür çubuk, bazı küçük objelerin üretimlerinde kakma olarak kullanılmışsa da en çok boncuk üretiminde kullanılmıştır.Tüm erken dönemler boyunca, cam soğukken işlenmiş ve taşçılar tarafından kullanılan tekniklerle kesilmiştir.Eski cam teknolojisinde, cam henüz sıcakken biçimlendirme aşamasına gelmeden önce, potada cam bloklar halinde parçaların hazırlandığı ve bunları kırıp, değişik işlemlerle çeşitli ürünler elde edildiği ileri sürülmektedir.Doğada hazır olarak bulunan cam blokların da kırılıp işlenerek biçimlendirildiği düşünülürse önceleri bir blok elde etmek bir amaç olarak benimsenmiş olabilir.Cam vazo üretiminde en erken yöntem olan iç kalıp tekniği kullanılarak yapılan bilinen en eski tarihli cam vazo parçası Tell Açana (Alalah) kazılarında bulunmuştur.Bu en erken tarihli parçanın yanısıra, yine Alalahda İ.Ö. 15. yüzyıl ile İ.Ö. 13 yüzyıl arasındaki döneme tarihlenen tabakalar da ele geçmiş birçok cam vazo parçası bulunmaktadır.İç kalıp tekniğinde üretilmiş cam vazoların yanısıra, mozaik tekniği adı verilen bir diğer yöntemle yapılan cam vazolar İ.Ö. 2.bin camcılığında bir diğer grubu oluşturmaktadırlar.Hurri-Mitanni bölgesindeki Nuzi Tell El Rimah ve Assur ile Güney Mezopotamyadaki Dur Kurigalzu ile İran daki Marlik mozaik tekniğinde yapılmış cam vazo örneklerinin ele geçtiği merkezlerdir45.Hititlerde cam yapımı için gerekli teorik bilgiye sahiptiler.Hititlerin askeri ve politik gücü gösteriyor ki en erken cam vazolar bölgesel üretimin üzerinde, oldukça fazla cam endüstrisi vardı.Boğazköy’de bulunan ve British müzesinde korunan çivi yazısı tablette cam yapımı için gerekli tarifler taşıdığı ortaya çıkmıştır.Anadoluda en erken cam boncuklar Boğazköyde bulunmuştur ve en erken İ.Ö. 700den sonraya Asya ticaret kolonileri dönemine tarihlenir.Mezopotamyada üretilmiş cam eserler ve yapım teknikleri, çok kısa bir süre içerisinde Geç Bronz Çağ medeniyetini oluşturan diğer merkezlere ihraç edilmişlerdir.Bu merkezler içerisinde en önemlisi Mısırdır.Mısırlılar ağır ve kokusuz bir madde olarak camın doğal özelliklerinin tamamen farkındaydılar.Mısır cam üretimi: boncuklar, bilezikler,muskalar, küçük parfüm ve yağ kapları, mobilya kaplaması olarak karşımıza çıkar.Mısırın cam yapımcıları genellikle mavi camı tercih ediyorlardı.(mavinin siyahımsı tonundan beyazımsı tonuna kadar kullanıyorlardı.)Diğer renkleri (beyaz,sarı,yeşil,kırmızı) daha çok cam süslemesinde kullanıyorlardı.Çok nadir durumda cam kaplar (boncuklar, muskalar ve bilezikler) tek renktedir.Bu kaplar farklı şekillerden ve desenlerden oluşmaktaydı.Bazıları küçük arlıklı zig-zag desenli, Bazıları da spiral ve karmaşık desenleydi.Böylece her biri farklı çekiçilik kazanmaktaydı. 2. DEMİR ÇAĞ M.Ö.11.yüzyılda Akdenizin doğusu ve Asya nın batı bölgeleri karanlık bir dönemin etkisi altına girmiştir.bunun sonucu olarak ticarette gözlenen düşüş cam endüstrisini oldukça etkilemiştir.Elimizde erken çağa ait cam üretimini kanıtlayan kesin veriler bulunmamaktadır.Arkeolojik kayıtlar tamamen silinmemiş olmakla birlikte M.Ö.12. ve 8. yüzyıllar arasında cam oldukça az rastlanmaktadır.Fakat bu hiçbir zaman camın bu dönemde bilinmediği anlamına gelmemektedir.Hem çivi yazısı ile yazılmış Orta Babil tabletlerinde,Hem de Asur Ninivoh tabletlerinde konuyla ilgili bilgilere rastlanmaktadır.Camın ilk defa büyük ölçekte kullanımı Fenikede M.Ö. 1. binde Fildişinden yapılmış eşyalar üzerinde görülmektedir.Cam fildişi üzerine kakma yöntemi ile işlenmiş ve dekoratif amaçlarla kullanılmış çeşitli figürlerin ve çiçek desenlerinin detaylarını vurgulayabilmek ayrıca fildişine çok renkli bir görünüm vermek amacıyla kullanılmıştır.M.Ö.8.yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmiş olan camlar hem renkli hem de mozaik cam kakmalardan oluşturmaktadırlar.M.Ö.8 ve 7. yüzyıllarda cam kaplar tekrar yaygınlaşmaya başladı.Soğuk kesme, kalıba döküm ve iç kalıp tekniği devam eden eski tekniklerdir. Fakat kapların biçimleri ve üretim yerleri değişmektedir. İç kalıp teknikli vazolar,şekil ve dekorasyonlarındaki küçük değişikliklerle Hellenistik dönemin sonuna kadar kesintisiz olarak devam ederler. Bunlara Mezopotamyadan İspanyaya, Afrika kıyılarından Alplerin ötesine kadar çok geniş bir alanda rastlanmıştır. Bunların üretim yeri olasılıkla Fenike dir ve yayılımları bu ülkeyle yapılan ticaretin sonucudur. Deniz yeşili soğuk kesme camlar ve ya zamanın renksiz transparan camları Mısır’a özgü olmaktan çok,Asya karakterlidir. Bunların üretimi M.Ö. 7. yüzyıldan sonra da devam eder. Anadolu&da da çeşitli kazlarda, iç kalıp tekniği ile üretilmiş cam kaplar bulunmuştur. Bu buluntu yerleri; Çanakkale- Elgios, Çanakkale Dardanos, Çanakklale- Salihler, Behranköy – Assos, Çandarlı, Çandarlı- Myrina, Menemen- Kyme, Uşak-Meonsa, İzmir- Notion ve Midas Yazılıkaya dır51.İç kalıplama tekniği ile üretilmiş önemli miktarda alabastronlar ise Rhodosda bulunmuştur. Bu kapların Mezopotamya da üretilip daha sonra Rhodos;a ihraç edilmiş olmaları mümkün olduğu gibi Rhodos’a göç etmiş Mezopotamyalı ustalar tarafından üretilmiş olmaları da olasıdır. Fakat her durumda Rhodos, M.Ö. 6. yüzyılın ortalarında iç kalp tekniği ile cam kaplar üreten önemli bir merkez haline gelmiştir.daha sonra bu cam sanatı Akdeniz ve Karadeniz bölgelerinde büyük olasılıkla buradan yayılmıştır. Şimdiye kadar incelenmiş olan Demir Çağa ait kaplar arasında gerek dekorasyon gerekse gerçek değer açısından en ilginç olan grubu kalıplama tekniği ile üretilmiş ve kesilmiş kaplar oluşturmaktadır. Bunlar Bronz Çağ kaplarında hem görünüş hem teknik açıdan belirgin bir şekilde ayrılırlar. Bu kaplar,kalıplama yöntemiyle ve en çok da balmumundan yapılmış ve ya balmumu sürülmüş tek parça bir dış kalıba eritilmiş camın dökülmesi anlamına gelen lost wax tekniği ile şekillendirilmişler, daha sonra taş üreticileri tarafından kullanılan taşlama, kesme,delme ve cilalama yöntemleriyle bitirilmişlerdir52.Mezopotamya cam yapımında hep bir adım ileride olmuştur. Alabastronların yanı sıra yassı cam kaseler de üretmişlerdir. Bunlar büyük olasılıkla metal kalıplara dökülerek yapılıyordu. Cam kaplar genellikle metal kapları taklit ediyorlardı. Cam kapların kaideleri özenle düzleştiriliyor ve kabın iç kısmı zımparalanarak güzel bir görünüm oluşturulması sağlanıyordu. Bu cam kaplar Nemrutda üretiliyordu. Bunun iki nedeni vardı: birincisi, Assurnarsipal(M.Ö. 884-859)ın imparatorluğun başkentini Nemruta taşıması ikincisi de, bir çok cam yapımı kasenin Nemrutda bulunmuş olasıdır. 3.GEOMETRİK DÖNEM Bu dönemde cam işçiliği yavaş bir şekilde yeniden büyümeye başladı.Yunanistan diğer bölgelerde cam kaplar nadir olarak rastlanıyordu.Yarı küresel şekildeki kalıba döküm kaseler İ.Ö. 9. yüzyılda ve erken İ.Ö. 7. yüzyılda görünmeye başlandı. Bu cam kapların pürüzlü dış yüzeyleri düzgün iç yüzeyleri kontrast oluşturmaktaydı..Bu yöntemle yapılmış cam kapların ağızları pürüzlü oluyordu.4. KLASİK DÖNEMM.Ö.6 ve 1. yüzyıllar arsında üretilmiş cam eserler arasında en büyük payı iç kalıplama yöntemi ile üretilmiş kaplar almaktadır.Bunlar çoğunlukla kokulu yağlar, merhemler, parfüm ve kozmetik ürünleri koymak için yapılmış küçük şişelerden oluşmaktadır.Bu cam kaplar biçim olarak yunan kaplarını özellikle taklit etmişlerdir.fakat parlak renkleri ve canlı motifleriyle cam şişeler her zaman ön planda olmuştur.Bu dönemde birbirini izleyen üç üretim dönemi saptanmıştır.Her dönemin yeni bir form grubu, süsleme motifleri, kulp biçimleri ve renk kombinasyonları vardır.Akdenizçevreleyen ülkelerde yaygın olarak gözlenmesine rağmen kesin üretim merkezleri henüz saptanamamıştır.Rhodos,Kıbrıs,Güney İtalya ve Fenikenin kıyı şeridi olası üretim merkezleri olarak düşünülsede özgün cam üreten birkaç merkezin varlığı daha gözükmektedir55.M.Ö.6. yüzyıldan itibaren alabastron adı verilen küçük şişeler üretilmeye başlanmış ve bunlar Akdeniz’de olduğu gibi iç bölgelerde de çok miktarda yapıldığını kanıtlayan eserler ele geçmiştir.M.Ö. 5. yüzyılda balmumu tekniği kullanan yeni bir cam endüstrisi geliştirilmiştir.Bu yüzyıllarda modellerini dönemin maden eşyalarından esinlenerek taklit eden değişik biçimli eserlerin, lüks sofra takımlarının, süs ve takıların yapıldığı sanatsal değeri yüksek olan eserlerle karşılaşılmaktadır.Söz konusu döneme ait en önemli buluntu topluluğu Persopolis sarayının hazine binasından gelmektedir.Sarayda bulunan eşyaların büyük çoğunluğu kaya kristali taklit edilerek renksiz camdan yapılmıştır56.Pers gümüş takımları ile arasındaki yakın benzerlikler bu endüstrinin nerede kurulmuş olursa olsun, Akamenid yöneticilerinin himayesinde faaliyet göstermiş olduğunu ortaya koymaktadır57. 5.HELLENİSTİK DÖNEM Son zamanlarda hellenistik dönem cam tarihi hakkında önemli tartışmalar olmuştur.Bu karmaşık dönemde karşılaşılan problemlerin açıklanmasında son zamanlarda ele geçen kanıtların miktarı yeterli olmaktadır.Hellenistik dönemin günümüzle benzer birçok ortak yanı vardır.Hellenistik dönemde de iletişim hızlı bir şekilde yayılmış ve bunun doğal sonucu olarak kültürel bir alışveriş yaşanmıştır58.Hellenistik dönemde cam üreten başlıca iki önemli merkez vardır.Bunlardan ilki Suriye sahil şeridinde bulunan şehirler (Fenike),diğeri ise Mısır Ptolema krallığının başşehri İskenderiye dir.Suriyede iç kalıplama tekniği ile üretilmiş geleneksel merhem şişelerinin üretimine M.Ö.1. yüzyıla kadar devam edilmiştir.Bunlara ek olarak yine kalıplama yöntemiyle oldukça çok sayıda kase üretilmiştir.Üretilen kaseler çoğunlukla çizgi ve yiv bezelidir.Daha geç dönemlerde ise yumrularla veya kısa kaburgalarla da bezenmişlerdir.İskenderiyede üretilmiş olan cam eserlerin ise daha gelişmiş bir teknikle üretilmiş ve daha zarif olduklarını görüyoruz.Bu dönem İskenderiylİ cam ustaları Mozaik üretebilecek ve iki cam tabaka arasına altından yapılmış bir levha (sandwich gold-glass)koyabilecek ustalığa ve bilgiye sahiptiler.Bu dönemden başlamak üzere camın gümüş yemek takımlarına karşı daha cazip ve renkli bir alternatif olarak daha çok tanınmaya önem kazanmaya başlamıştır59.Anadolu da Hellenistik dönem boyunca camdan yapılmış skyphosların iyi tanındığı ve bu formların mezar armağanı olarak yaygın olduğunu İskenderun, Knidos ve Kyme örnekleri göstermektedir. .Geç hellenistik dönem de kalıp yapımı kaseler iç kalıp tekniğinin yanısıra görülürler.Kaselerin bazı çeşitlerinde basit bir form üzerinde dekorasyon iç kısımlarındaki yivlerden (bazen dipte olur) oluşur.Bu süsleme İ.Ö. 1.yüzyılda çok yaygındır.Bu seride düz kaideli skyphoslar ve kantharoslar birlikte görülürler61.Geç hellenistik dönemde çok önemli bir buluş olan cam üfleme tekniği, daha yeni bir buluş olmasına rağmen çok çabuk bir şekilde yaygınlaşmaya başladı62. 6. ROMA DÖNEMİ İtalya, ingilter, Fransa, İspanya, Belçika, Balkanlar, Anadolu, Kuzey Afrika, Kıbrıs, Suriye, İskenderiye ve Roma imparatorluğunun içinde yer alan diğer yerleşim bölgelerinde M.Ö.1.yy ile M.S. 4.yy. arasında üretilen camlara Roma camları adı verilir.Roma dönemi cam endüstrisi, Hellenistik dönem cam üreticilerinden alınan ilham ve tecrübe ile kurulmuştur.Yeni formlar, teknikler, renkler ve süslemeler ortaya çıkmıştır.Romalıların bu özelliğinden bu döneme ait az sayıdaki kaynaklarda da söz edilmektedir.Bunlardan belki de en çok bilineni ‘Trimalchio tarafından anlatılmış olan hikayedir.Bu hikaye; bir cam ustasının İmparator Tiberus a hediye ettiği kırılmaz cam kase ile ilgilidir.Kırılmaz camdan yapılmış bu kasenin bir başka özelliği de çarpma sonucu veya bir başka nedenle çöken veya çentiklenen kısımların bir çekiç yardımıyla eski haline döndürülmesidir.Bu buluşu nedeniyle kesin olarak ödüllendirileceğine inanan usta tam aksine kral tarafından idam ettirilmiştir.Kral bu sırrın öğrenilip yaygın olarak kullanılmaya başlanmasıyla, altının tüm değerinin kaybedileceğinden kokmuştur.Bu hikaye camın M.S.1.yüzyıl başlarındaki önemini ve Romalıların konuyla ilgili yeni buluşlara ve deneyimlere ne kadar açık olduğunu göstermektedir.Romalılar camı yalnızca gündelik eşyaların üretiminde değil, aynı zamanda mozaik pano ve dış cephe kaplaması, gibi dekoratif amaçlarla da kullanmışlardır.İ.Ö.1.yy.ın ortalarında üfleme camın kullanılmaya başlanması hem cam eser sayısında hem de cam atölyelerin artışında büyük etken olmuşlar, üfleme tekniği ile kısa sürede yapılan cam eserler seri üretimin yapılmasına olanak vermiştir. İskenderi’ye ve Suriye gibi cam endüstrisinin önemli merkezleri, yeni tekniğin kullanılmaya başlanmasından sonra da önemlerini korumaya devam etmişlerdir65. Üfleme cam tekniği Roma dünyası için çok öneli bir buluştur.Cam üfleme tekniğinin bulunmuş olmasıyla hızlı ve daha çok üretimin sonucunda cam ucuzlaşmış ve herkesin ulaşabileceği bir eşya haline gelmiştir.Camın popüler olmasıyla sadece İtalyada değil aynı zamanda eyaletlerde de yayılmıştır66.Bu buluşun kesin tarihi ve buluşa etken olan ortam hakkında hala kesin bilgiler mevcut değilse de çok sayıda ki bulgular özelliklede İsrail de bulunan buluntular, bu aşamanın M.Ö. 50 yılından çok kısa bir süre sonra , Suriye-Filistin yöresinde gerçekleştiğini ortaya koymaktadır.Bu tarih Roma gücünün Doğuda ve Anadoluda sağlamlaştığı yıllarda, aşagı yukarı aynı zamana rastlamaktadır.Daha sonra imparator Augustus döneminde (M.Ö.27-M.S. 14) Pax Roma nın kurulmuş olması hiç şüphesiz bu yeni tekniğin Roma imparatorluğunun har yanına yayılmasını kolaylaştırmıştır. Romalılar uzun bir süre üfleme camdan yeşilimsi ve mavimsi renkleri kullanmışlardır.M.S. 1 yüzyılın sonlarına doğru mavimsi-yeşil camlar baskın hale gelerek günlük kullanım kapların en yaygın rengi olur.M.S. 1. yüzyıl camları Flaviuslar döneminde doruk noktasına ulaşmıştır.Renkli camların modası geçince genellikle açık gölgeli renkler moda olur.ve yeşilimsi ve sarımsı renkler moda olur68.Erken Roma imparatorluk dönemi için tipik sayılan bir cam vazo yapım tekniği ise kalıba üfleme tekniğidir.İ.S. 25 yıllarında geliştirilmiş olan bu teknikle, vazoların yapımında taş, metal veya döküm cam eserlerin yapımından çok daha kolay, seri ve hızlı üretim sağlanabilmiştir.Roma imparatorluğunun Doğu ve Batı eyaletlerinde ise İ.S. 3. yüzyıllardan başlayarak görülen tipik cam formlarından biride küresel gövdeli sürahilerdir.Bunlar düz, kesme yada işlenmemiş ağız kenarlarına sahiptirler.Aleve tutularak yuvarlatılmış yada katlanmış ağız kenarlarına az da olsa rastlanmaktadır.Boyunları tepesi kesilmiş ters koni biçiminde gövdeleri küresel, dipleri çoğunlukla iç bükeydir70.Cam Kullanım Eşyaları1.SkyphoslarSkyphoslar, antik dünyada pişmiş toprak ve madeni örnekleri ile de yakından tanınan ve kullanılan çift kulplu içki kaplarıdır. Geç Hellenistik- Erken Roma döneminde ise en erken cam skyphoslar yapılmıştır. İskenderun da Geç Hellenistik-Erken roma dönemine tarihlenen skyphos bulunmuştur.(Bu skyphos ve benzerleri, döküm ve çarkta kesme yöntemi ile yapılmışlardır. Kulplar ve gövde bütün olarak işlenmiştir.Daha geç evrede İ.S. 1. Yüzyılda aynı formun üfleme tekniğinde yapılmış azdır. Bunların erken çarkta kesme skyphosların özensiz benzerleri oldukları düşünülmektedir. Mezar stelleri üzerinde Skyphosların yer aldığı sahnelere rastlanmaktadır. Örneğin British müzesinde sergilenmekte olan ve İzmirden getirildiği söylenen İ.Ö.2. yüzyıla ait bir mezarın steli üzerindeki banket sahnesinde bir skyphos görülmektedir. Bu mezar stelleri ve skyphosların yapım tarihlerinin uyumlu oldukları görülmektedir.2 KaburgalıkaselerKaburgalı kâseler, İ.Ö.1. yüzyıl ortaları ile İ.Ö. 1. Yüzyıl ortaları arsındaki dönemde, Doğu Akdenizin birçok merkezinde tanınan cam kap formlarındandır. Kaburgalı kâseler kalıba döküm tekniğinde yapılmışlardır. Suriye-Filistin kıyı bölgesi, Kıbrıs, Anadolu, Yunanistanda birçok kaburgalı kâse bulunmuştur. Anadoluda dağlık Kilikya ve Anamurda da örnekleri ele geçmiştir. Ayrıca Sardeiste bütün olarak ele geçmemiş olmakla birlikte, kaburgalı kâselere ait parçalar bulunmuştur.3 KadehlerKadehler, Geç Antik Çağda, İ.S. 5. yüzyıl ile İ.S. 7. Yüzyıl arasındaki dönemde sık görülen formlardandır. Ağız kenarları düz, ateşe tutularak yuvarlatılmış veya katlanmış olan kadehlerin gövdeleri yarı küresel, ters konik, silindir yada çan biçimli olabilmektedir. Gövde alçak bir sap ile disk şeklindeki kaideye bağlanmaktadır. Sap ise düz ya da boğumludur. Sapın içi boş veya masif olduğu örnekler bulunmaktadır Doğu Akdeniz ülkelerinde kadehler kiliselerde sinagoglarda hatta Sardeis’te olduğu gibi, dükkânlarda ele geçmiştir. Bu durum kadehlerin lamba olarak kullanılmış olduğunu düşündürmektedir. Anamur; da nekropolis cam buluntularında çok sayıda kadehin yanı sıra, bronz lamba fitili tutacaklarının da ele geçmiş olması bu kadehlerin lamba olarak kullanılabileceklerini de gösteren kanıt olarak sunulmaktadır92.4.Aryballosİ.S.1. yüzyıl ile İ.S. 3. Yüzyıl arasında görülür. Serbest üfleme tekniğinde üretilmişlerdir. Kulplar ise aryballos soğuduktan sonra, eriyik durumdaki camın aplike edilmesi yöntemi ile yapılmışlardır. Aryballos içe katlandıktan sonra düzleştirilmiş ya da yakalı ağız kenarına sahiptiler. Kısa ve silindirik boyun, küresel ya da basık biçimli gövde ile birleşmektedir. Dip ise çoğunlukla iç bükeydir. En belirgin özellikleri yunus biçimli çift kulplarıdır. Omuz üzerine yapıştırılan eriyik durumdaki bir cam damlasının boynun üst kısmına veya ağız kenarına doğru çekilerek, birleştirilmesi ile bu kulplar yapılmaktadır. Yükseklikleri 5 ile 10 cm. arasında değişen aryballos saydam, doğal mavimsi yeşil veya yeşilimsi camdan yapılmıştır.5.ŞişelerŞişeler prizmal gövdeli, küresel gövdeli ve konik boyunlu olarak üçe ayrılır. Prizmal gövdeli şişeler İ.S. 1.yüzyıl ile İ.S. 4. Yüzyıl arasında görülür. Kalıba üfleme ve serbest üfleme tekniğinde yapılmışlardır. Ağız kenarları içe katlandıktan sonra üstten düzleştirilmiş ve içi hava boşluklu olan bu şişelerin silindir boyunları, eşkenar dörtgen, altıgen veya sekizgen prizması biçimli gövdeleri vardır. Küresel gövdeli şişeler ise İ.S. 2.yy. ve İ.S.3.yy.da görülürler ve serbest üfleme tekniğinde yapılmışlardır. Kulplu örnekler ise şişe soğuduktan sonra kulplar aplike edilmişlerdir. Küresel gövdeli şişeler, sırasıyla dışarıya, aşağıya yukarıya, dışarıya doğru katlanmış yakalı ağız kenarı sahiptirler. Silindirik boyunlu küresel gövdelidirler.(Res.34)Konik boyunlu şişeler İ.S. 3. yüzyıl ile İ.S. 5. Yüzyıl arsında görülürler. Serbest üfleme tekniğinde üretilmişlerdir. Kesme, çizgisel süslemeler vazo soğuduktan sonra yapılmışlardır. Konik boyunlu şişelerin dar ağız kenarları kesik, işlenmemiş ya da ateşe tutularak yuvarlatılmıştır. Gövde küresel; kaide ise, vazonun ayakta durmasını sağlayacak biçimde düzleştirilmiş ya da çoğunlukla iç bükeydir.(Rea–6.Diğer formlarAlabastron, amphoriskos, oinochoe gibi cam kaplar başlangıçta yunan formlarından etkilenmişlerdir. Yüzyıllar boyunca metal ve seramikte ki modalar cam kapları etkilemiştir. Bu vazoların başlıca fonksiyonu şüphesiz parfüm ya da benzeri malzemenin konulmasıdır. Önceleri yunan dünyasında İ.Ö. 7. Ve İ.Ö. 6 yüzyıllarda yaygın olan seramik aryballos ve alabastronlardır. İhracattan dolayı bunların nerede üretildiğini tespit etmek zordur. Mısır ve Suriye özellikle (fenike) üretimin ana merkezleri olarak kabul edilmektedir. Fakat bu tartışmalarda bize bilgiler verecek parçalar Mısırdan gelmiştir95.b)Cam aynalarAntik çağda aynalar tunç, gümüş veya değişik metal karışımlarından yapılmaktaydı. Cam teknolojisinin gelişmesiyle Mısırlılar ışık geçirmez siyah renkte cam aynalar üretmeye başlamışlardı. Yaklaşık olarak M.S. 2. Yüzyılda camların arkasına ergimiş kalaydan ince bir tabaka sürülerek görüntünün daha iyi hale gelmesi sağlanmıştır96.c)Cam ağırlıklarCam ağırlıklar günlük kullanım eşyaları arsında yer alırlar. Cam ağırlıklarda çoğunlukla sarı, yeşil ya da mavi renkler kullanılır. Figürlü ya da figürsüz olabilirler. Cam yumuşak haldeyken mühürle baskı yapılır. Üzerlerinde kabartma olarak yunanca yazılar büst ve monogramlar bulunur. KULLANIM ALANLARI AÇISINDAN CAM 1)AYDINLATMA a-PencereKapalı mekanları aydınlatmak amacıyla gün ışığından yararlanmak için pencere camının üretimi, cam teknolojinde önemli bir adım olarak kabul edilir.Mimaride pencere camının kullanımının henüz kesin bir tarihi belgesi olmamakla birlikte, arkeolojik verilerden ele geçen bilgiler, bu malzemenin şimdilik Roma İmparatorluk Çağın da kullanıldığını göstermektedir.M.Ö. 60 yıllarına tarihlenen Pompei evlerinin pencerelerinde camdan yapılmış levhaların varlığı, ele geçen kalıntılardan bilinmektedir.Sard kazılarında çıkarılan buluntular, M.S. 6. ve 7. yüzyıllarda burasının hem günlük kullanım için cam kaplar, hem de pencere camı üreten bir merkez olduğunu ortaya koymuştur.Pencere camı olarak tanımlanan buluntuların yüzeyleri yassı veya iç bükey kavisli değişken çaplarda dairesel biçimli, saydam ve hafif renklendirilmiş yeşil tonlarda oldukları belgelenmiştir.Yine M.S. 6.yüzyıllarda İstanbulda Ayasofya Kilisesinin apsis kısmında, kilisenin içine güneş ışınlarının renklenerek girmesini sağlayan pencereler bulunduğundan söz edilmektedir.İstanbulda ki Saraçhane kazıları, pencere camlarının şebekeleriyle birlikte sunması açısından önemlidir.Pencere camları yuvarlak ve kare delikli taş pencere şebekeleriyle birlikte ele geçmiştir.Bu şebekelerin iç kısımları camın yerleştirilmesine uygun olacak şekilde profillidir.Saraçhane buluntuları M.S. 7.yüzyılda İstanbul da hem üfleme hem de dökme tekniğinde pencere camı üretimi göstermesi bakımından önemlidir73.Doğu Roma imparatorluğunda M.S. 4. yüzyıldan itibaren cam pencerelere rastlanılmıştır.Erken dönemlere ait olan bu camlar, üfleme tekniği ile yapılmış oldukları için orta kısımları yanlara göre daha kaba biçimler almıştır. Yazar Prespyler üfleme tekniğinden faklı yöntemler kullanılarak pencere yapımını detaylı bir şekilde anlatır.Pencere camı yapmak için mermerden düz yüzeyli büyük bir masa hazırlanır.Erimiş durumda bulunan cam düzgün yüzeyin üzerine dökülerek uzunlukları 120-180 cm., genişlikleri 30-50 cm. arasında değişen ölçülerde levhaların oluşturulması sağlanır.Cam levhalar soğumaya başlamadan makas yardımıyla arzu edilen boyutlarda parçalara bölündükten sonra parçalar fırında soğumaya bırakılır74. b-Kandiller Geç Roma döneminden itibaren üretilmeye başlanan cam kandiller, aslında çok uzun sürecek bir geleneği de başlatmışlardır.Cam kandiller; evlerde, sinagog, kiliselerde başlıca aydınlatma aracı olarak kullanılmıştır. b-1) Çubuklu kandiller Geç Roma döneminden itibaren çubuklu kandiller görülmektedir.Bu kandillerde çubuk polikandilyonun deliğinden geçirilir.Serbest üfleme tekniğinde yapılan bu kandillerin gövdeden çekilen çubukları aletle biçimlendirilmiş, İçi boş kandil çubuğu sivri bir gereçle içi açılarak üretilmiştir.Bilinen en erken tarihli çubuk kandil M.S. 4.- 5. yüzyılda İsrailde Belt Sheon kazısında kilise içinde polikandilyonlarla birlikte ele geçmiştir. b-2) Kulplu kandiller Bu kandillerde çubuklu kandiller gibi kullanım kolaylığı dolayısıyla Geç Roma döneminden itibaren tercih edilmişlerdir.Kulplu kandillerin bilinen en eski örneği M.S. 4 yüzyıla aittir. Kase biçimindeki kandillerin ağız kenarında veya gövdesi üzerinde madeni askıların takıldığı kulplar bulunduğu için bu şekilde tanımlanır.Bu kandillerin en güzel örnekleri Venedik San Marco hazinesindedir.Bunlar büyük olasılıkla Latin işgali sırasında Venedike götürülmüş eserlerdir.c-VitrayGeç Roma ve Bizans çağlarında pencere aralıklarının değişik biçimli, renkli cam levhalarla kaplandığı gerek yazılı kaynaklar ve gerekse ele geçen kalıntılardan anlaşılmaktadır.Örneğin M.S. 6. yüzyılda Ayasofya Kilisesinin apsisinde yer alan pencerelerde renkli cam kullanıldığını gösteren birçok belge bulunmaktadır.Aynı şekilde, Sardeste yapılan kazılarda bu döneme ait çok miktarda renkli pencere camı parçası bulunmuştur.Bu dönemi takip eden yüzyıllarda kiliselerin yanısıra sarayların pencerelerinde de renkli camlar kullanılmaya başlanmış olması, söz konusu dönemlerde pencere camcılığının nedenli geliştiğini gösteren önemli kanıttır.Vitray adı verilen bu teknik için değişik renkteki camlar küçük camlar biçimde kesilerek kurşun veya alçı kayıtlarla tutturulmuştur.Böylece çok renkli dinsel sahneler ile değişik renklerle resimler yapılarak bir çeşit vitray yapılmıştır. 2)TIP Batı ve orta Avrupada çok sayıda ilaç kutusu bulunmuştur.Bunlar çepte taşınabilecek boyuttadır.Genellikle dört veya daha çok bölmelidir.Deutsches Klingen müzesindeki Anadolu kökenli bir ilaç kutusu ilaç ve camdan yapılmış ilaç kabı (unguentarium)ile birlikte ele geçmiştir.Kutu M.S. 1-3 yüzyıl arasına tarihlendirilmiştir.(Res.17)Efes Hygenios Kanpylios un mezarında bir ilaç şişesi bulunmuştur.Açık mavi renkte. Kare prizma şeklinde gövdeye ve yuvarlak ağıza sahiptir.Bu ilaç şişesi Roma dönemine tarihlenmiştir. 3) KOZMETİK 3-I. Cam Parfüm ŞişeleriUnguentarium Parfüm şişeleri veya unguentaria formu Roma dünyasında kullanılan cam vazoların en yaygın çeşitlerinden biridir.Bunun nedeni açıktır.Bu şişelerin asıl özelliği, sıvı maddelerin saklanması için kullanilan küçük kaplardır.Bu kaplar Roma imparatorluk dönemi günlük kullanımı artarak devam etmiştir80.Cam unguentarium cam üflemeciliğinin yaklaşık olarak İ.Ö. 25 yılında icat edilmesinden sonra roma camcılığında en yaygın görülen form haline gelmiştir.Roma günlük yaşamında sıkça kullanılan kokulu yağların, parfümlerin yani merhemlerin unguent lerin saklanmasına yaradığı için bu isimle tanınmaktadır.Unguentarium, iç kalıp tekniği ile üretilmiş olan ca formların üfleme tekniğinde yapılmış karşılığı olarak tanımlanabilir.Basit cam formu olarak Roma imparatorluğunun batı ve doğu topraklarında geniş bir yayılım gösterir81.Roma ve Geç Antik dönemde Anadoluda yaygın olarak kullanılan başlıca unguentarium tipleri şunlardır:a-1.Tüp biçimli unguentariumRoma cam vazoları arasında en basit formda olanlar, tüp biçimli unguentarimdır.Katlanarak oluşturulmuş genişçe ağız kenarları, silindirik boyunları ve priform gövdeleri vardır.Dipleri ise, düz hfif iç bükey yada unguentarimun ayakta durmasına olnak vermeyecek kadar yuvarlak(dışbükey) olabilmektedir.Tüp biçimli unguentariumun ağız kenarlarının yapılış biçimleri ile yöresel farklılıklar göstermektedir.Ortalama yükseklikleri 10-15 15 cm arasındaki tüp biçimli unguentariumlar, doğal yeşil ve mavi tonlarda ayrıca renklendirilmemiş camdan yapılmışlardır.Serbest üfleme tekniğinde yapılmışlardır ve İ.S. 1. yüzyıl ile İ.S. 1 yüzyıl arasına tarihlenirler. a-2.Şamdan biçimli unguentarium Şamdan biçimli unguentariumların içe doğru katlandıktan sonra tepesi düzeltilmiş ağız kenarları, uzun ve silindirik ağız kenarları ve silindirik boyunları vardır.Boynun gövdeden daha uzun olması, en belirgin özellikleridir.gövde yarı küresel, priform veya çan biçimlidir.Şamdan biçimli unguentariumun dipleri çoğunlukla iç bükeydir, renklendirilmemiş, doğal yeşilimsi ya da mavimsi camdan yapılmışlardır ve süslemesizlerdir.Serbest üfleme tekniğinde yapılmışlardır.İ.Ö. 1.yüzyıl ile İ.S. 3yüzyıl arasına tarihlenirler. a-3. Makara biçimli unguentariumlar Ağız kenarları içe doğru katlandıktan sonra üstten düzleştirilmiş olan makara biçimli unguentariumlar silindir boyunlu, konik gövdeli ve düz dirlidirler.Çoğunlukla bodur görünümlü olmaları ve ağız ile gövde genişliklerinin birbirine yakın olmasının yol açtığı makaraya benzer bir forma sahiptirler.Serbest üfleme tekniğinde yapılmışlardır.İ.S. 1.yüzyıl ile İ.S.3. yüzyıl arasına tarihlenirler.En belirgin özellikleri koyu mavimsi yeşilimsi renkte, çok kalın camdan yapılmış olmalarıdır.Masif yapıları, ağır ve düz dipleri ile kaideleri üzerinde kolaylıkla durabilen makara biçimli unguentariumlar süslemesizdirler. b) Ayaklı parfüm şişeleri Roma camcılığında bir maşa yardımıyla sıkıştırılarak oluşturulmuş ayaklara sahip şişeler oldukça yaygındır.Bunlar kokulu yağ yada parfüm konmak üzere kullanılmışlardır.Tanınan örneklerin çoğu İtalyada özelliklede Pompeiide saptandığından; İtalyada olasılıkla da Campanada ki cam atölyelerinde üretilmiş olabilecekleri de düşünülmektedir.Anadoludan ise Çanakkale-Bigadiçte ele geçen ayaklı parfüm şişesi İstanbulda ki Türkiye şişe ve cam fabrikaları A.Ş. koleksiyonundadır..Son yıllarda ise. Marmaris müzesi koleksiyonuna katılan bir diğer örnek ile Anadolu;da saptanan parfüm şişeleri sayısı ikiye çıkmıştır. Ayaklı parfüm şişelerinin tarihlendirilmesinde en belirgin kanıt Vezüv yanardağı patlaması (İ.S. 79) ile belirtilen terminus ante quem dir. Ancak Batı Roma örnekleri için geçerli olabilecek bu veriye karşılık, doğuda ele geçen ayaklı şişeler için kesin bir kanıt yoktur.Doğuda bulunan diğer ayaklı parfüm şişeleri gibi ya İtalya’dan ihraç edilmiş ya da batıda çok daha yaygın bir tipin doğu versiyonları olarak üretilmiş olmalıdırlar. 3-. KARIŞTIRMA ÇUBUKLARI Karıştırma çubukları erimiş camdan küçük çubuklarla yapılır.Çoğunlukla iki renktedirler, fakat tek renkli örnekleri de vardır.Karıştırma çubuklarının batı üretimleri daha fazladır ve bu cam formlar genellikle M.S. 1. Yüzyıl formu olarak bilinir84.4. TAKI a) Cam boncuklar İlk cam örnekleri, özellikle hem kolay elde edilebilen hem de ‘mücevhersi görünen yanlarıyla dikkat çekmektedir.Bütün bunlar küçük boyutlu cam ürünlerdir.Bu örnekler taş ve toprak boncukların camsı boncuklar biçimine döndürülmüş olanlarıdır.Camsı boncuklar çeşitli cam teknikleriyle renklendirilmektedir ya da biçimlendirilmede kullanılan tekniğin vardığı olanaklarla süslemeler yapılmaktadır.Bu süslemeler doğal olarak o dönemin süslemeleriyle büyük benzerlikler göstermektedir.ve bu örneklere bakarak İ.Ö. 1500 yıllarından geldiği anlaşılmaktadır.İlk cam örneklerin boylarının küçük olması ve bu yeni malzemenin çarpıcılığı ve çekiciliği nedeniyle birdenbire çok yaygınlaştığı görülür.Taşınması kolaydır ve kullanımı pratiktir85.M.Ö. 2. binin yarısına tarihlenen Kaş Uluburun batığı cam külçeleri ve Miken cam boncukları, o çağın hammaddesi ve işlenmemiş camı olarak üretimin ve ticari ilişkilerin gözler önüne serilmesinde büyük rol uyandırmıştır86.Antik çağ boyunca cam boncuklar ticarette büyük rol oynamışlardır.Cam boncuklar ilk olarak Mısırda üretilmeye başlanmışlar ve Roma dünyasında kuzeyden batıya kadar birçok merkezde üretilmişlerdir. Cam boncuklar Antik çağın kültürel ilişkilerin de habercisiydiler.Cam kültürel açıdan büyük gelişmeler göstermiştir fakat bu gelişmenin ilk örnekleri cam boncuklarda görülür87.(Res.24)b. Cam bileziklerCam bilezikler M.Ö.2. binden beri bilinmektedir. Örneğin, Mısırda II. Amenophisin mezarında cam bilezikler bulunmuştur.Cam bilezikler pahalı süs eşyaları değildirler, ne sanatsal ne de teknik açıdan göze çarpan bir özellikleri yoktu. Fakat bir çekiçiliğe sahiptiler ve zamanında bütün doğu Akdeniz sahilleri ile kıyıdan uzak iç kesimlerde en hakim cam mücehver grubu oldular.Cam bilezikler teknik açıdan dikişli ve dikişsiz olmak üzere iki üretim tarzı vardır.Dikişli bilezik derken bileziği oluşturan cam çubuğun iki ucundan bahsedilmektedir.Bu uçlar bazı örneklerde üst üste bindirilir ya da çok belirgindir. Dikişsiz bileziklerde ise bu cam çubuğun iki ucunun izleri görülmemektedir.Dikişli bileziklerde form cam çubuğun kıvrılıp iki ucunun birbiri üzerine kapatılmasıyla üretilmiştir.Böyle cam çubuk yapmak için metal bir çubuğun fırından bir miktar cam alınır, cam ikinci bir çubuk yada dil şekilli bir alet yardımıyla arzu edilen çapta yuvarlak çubuk oluncaya kadar uzatılarak şekillendirilir.Bütün bilezikler halka şeklinde olmalarından biçimlerinde ki farklılıklar bir tek kesitleriyle açıklanır.Yuvarlak, yarım daire, düz ve noktalı olmak üzere başlıca dört tipte bilezik kesiti görülür. Cam bilezikler ya aletle veya kalıpla, ya bükülerek ya da zıt renk veya aplikesi yöntemi ile dekore edilmişlerdir88.c) Cam yüzüktaşlarıSardeis tiyatrosunun güneybatı yüzündeki ‘Derviş’in tepe olarak adlandırılan yerleşim yerinde 17 adet cam yüzük taşı bulunmuştur.Yüzük taşlarının birçoğunun kenarında kalıba basma sırasında oluşan çapakların görülmesi, bir kısmının ise hatalı üretim izlenimi vermesi ve ayrıca henüz kalıba basılmamış üç adet cam topağının varlığı buluntu yerinde bir cam yüzük taşı atölyesinin varolabileceğini düşündüren bazı buluntulara rastlanmıştır.Yüzüktaşları genel olarak şeffaf, bazıları grimsi, bazıları yeşilimsi görünümdedir.Yüzük taşlarının tamamı eritilerek oval kalıba basılmıştır ve figürler negatiftir.Ayrıca kalıba basılmamış durumda olan üç tane cam topağı bulunmuştur.Bunlar kilden yapılmış,parçaların üst yüzeyleri siyahımsı renkte ve camsı görünümdedir.Bunlar olasılıkla cam eritme potasına aittir.Yüzük taşlarının üzerinde bulunan teşhis edilebilen figürlerde,Tykhe, Hermes, Apollon, Poseidon, Priopes, Athena ve Nike tasvirleri bulunmaktadır.(Res.27)Kesin olmamakla birlikte bazı nümizmatik buluntuların yardımı ile Sardeis yakınlarındaki bu yüzük taşı atölyesi M.S.1. ile M.S. 2.yüzyıllara tarihlenmektedir. ÜFLEME TEKNİKLERİ A.1. Serbest Üfleme Tekniği A.2. Kalıba Üfleme Tekniği B)ÜFLEME TEKNİĞİNİN KULLANILDIĞI DEKOR ÇEŞİTLERİB. 1. Zarte Rippenschalen B.2. Cameo Teknikli Cam Kaseler B.3. Mine Teknikli Kaseler B.4. Kazıma ya da Kesme Dekorlu Kaselera) Kesme Yatay Yivli Kaseler b) Kazıma Çizgilerle Yapılan Dekorlu Kaseler C)ÜFLEME TEKNİĞİNİN UYGULANDIĞI KASE FORMLARI VE ÜRETİM YERLERİ C.1. Erken İmparatorluk Dönemi C.2. Orta İmparatorluk Dönemi C.3. Geç İmparatorluk Dönemi A)ÜFLEME TEKNİKLERİ A.1. Serbest Üfleme Tekniği Serbest üfleme tekniğinin bulunuşu, cam tarihinde daha sonra ki yıllar için bir devrim niteliğindedir. Serbest üfleme tekniğinin başlangıcı ile ilgili çok sayıda önemli buluntu ele geçmiş olsa bile hala toplanan parçalara bilimsel anlamda tam olarak güvenmek zordur. Gerçekten de üfleme tekniğiyle ilgili olarak sorulan temel sorular; nerde, ne zaman, nasıl henüz kesin bir biçimde cevaplanmamıştır. 1971de İsrailin eski yerleşimi olan Jewish Quarterda sürdürülen kazılar konuyu biraz olsun aydınlatmıştır. Bu bölgede, şu ana kadar tespit edilmiş en erken üfleme tekniğiyle yapılmış camlar bulunmuştur. Üfleme tekniğiyle yapılmış olan bu cam formları, metalden yapılmış üfleme çubuklarıyla değil, cam üfleme çubukları ile yapılmışlardır. Üfleme tekniğinin uygulanabilmesi için cam üfleme çubuğunun bir tarafının kapatılması daha sonra ateşe tutularak esnekleştirip, sonrada üflenmesi gerekiyordu. İ.Ö.19.yy.a tarihlenen Mısır, Beni Hasan’da ki mezar resimlerinde cam üfleme ustalarının betimlendiği savunulmuştur. Fakat daha sonra bu resimlerde betimlenen ustaların, kömür ateşini üflemede körük yerine içi boş, çubuklar kullandıkları ortaya çıkmıştır. Serbest üfleme tekniğin bulunuşunun en önemli sonuçları ise artık seri bir şekilde üretime geçilmesi ve bunun sonucunda talebin artmasıyla sofra kapları arasında tercih edilen bir malzeme olmaya başlamasıdır. Siphnosda II. Dünya savaşından önce yapılmış, Romadan sürgün edilen ailelerin mezarlarındaki kazılarda, üfleme tekniğiyle yapılmış kaseler bulunmuştur. Fakat bunlar savaş sırasında kaybedilmişlerdir. Üfleme tekniğiyle yapılmış cam kaplar Augustus dönemine kadar pek yaygın değildir. Augustus dönemine ait erken serbest üfleme camlar Akdenizin Batısında, İtalyanın Kuzeyinde ve Locarna bölgesinde görülmektedir. Ancak bu dönemden sonra üretimleri oldukça artmışdır ki Mısırdan İtalyaya ithal edilen camlara Aurelius döneminde vergi konulmuştur. İ.S. 1. yy.da kalıba döküm kaseler artık çok az üretilmeye başlanmış yerini serbest üfleme kaselere bırakmışlardır. En önemli özelliği inceliği ve hafifliği olan serbest üfleme kaseler, ilk dört yüzyıl boyunca, Suriye, Filistin, İskenderiye, Anadolu ve Avrupanın bir kısım yerleşim yerlerini içine alan Roma İmparatorluğu’nun sınırları içerisinde kalan yerleşimlerde yaygın bir şekilde görülmektedir. Pompeide Julia Felixin evindeki duvar resimlerinde, içine meyve konulmuş, halka kaideli, kulpsuz çan kratere benzeyen üfleme tekniğinde yapılmış bir kase betimlenmiştir. Bu duvar resminin, İ.Ö. 1. yy.ın ikinci yarısında yapıldığı düşünülmektedir. Roma döneminde cam teknolojisinde serbest üfleme tekniğinin bulunması ve üretimin hızlanmasıyla, cam endüstrisi artık az ya da çok üretilen seramik formlarının yerini aldığı söylenebilir.A.2. Kalıba Üfleme TekniğiKalıba üfleme tekniğinde, kalıp olarak pişmiş toprak ya da ıslak tahta kalıplar kullanılır. Cam üfleme çubuğunun ucuna alınan erimiş durumdaki cam pişmiş toprak ya da ıslak tahta kalıbın içine sokularak kalıbın şeklini alana kadar şişirilir. Yüksek sıcaklıkta olan cam, eğer ıslak tahta kalıp kullanılıyorsa kısa zamanda tamamlanması gerekir. Kalıplar istenilen forma göre iki ya da daha çok kalıptan oluşabilir. Kalıba üfleme tekniğinin ilk kez uygulandığı yer olarak, genellikle Doğu Akdeniz Bölgesi kabul edilir. Gerçekten de bu bölgedeki Sidonian ve Roma-Suriye bölgesinde, kalıba üfleme tekniğinin oldukça sık uygulandığı örnekler görülmektedir. Serbest üfleme tekniğinin ilk kez uygulandığı bu bölgede daha sonra kalıba üfleme tekniğinin keşfedildiği yaygın bir görüştür. Serbest üfleme tekniği ile kalıba üfleme tekniği arasında, şu zamana kadar ele geçirilen arkeolojik buluntular ışığında yetmiş yıllık bir zaman farkı bulunduğu tespit edilmiştir. Kalıba üfleme tekniği İ.S. 1.yy.’ın ikinci ve üçüncü çeyreğinden sonra elli yıllık bir dönem daha yaygın olarak devam etmiştir. İ.S. 1.yy.ın ilk yarısında yaşamış olan kalıba döküm teknikli kap formları yapmış olan en ünlü eser üreticisi Enniondur. Ennion;un önceleri Sidonianda daha sonra da İtalyada kalıba üfleme tekniğinde cam kaplar genellikle beaker yapmıştır fakat bunun yanı sıra kase formlarıda yaptığı bilinir. B)ÜFLEME TEKNİKLİ KASELERDE KULLANILAN DEKOR(SÜSLEME) ÇEŞİTLERİ 1. Zarte Rippenschalen Genellikle küçük boyutlu, serbest üfleme tekniğiyle yapılmış kaselerde, opak beyaz cam ipliğinin renkli cam üzerine eklenmesiyle ya da gövdenin aletle sıkıştırılmasıyla oluşturulan bir dekor tekniğidir. İ.S. 1.yy.ın ortalarından sonra görülmeye başlanır ve Flavius dönemine kadar da kullanımına devam edilmiştir. Bu dönemden sonra ise bu form ortadan kalkmıştır. Kuzey İtalya’da çok sayıda bu forma sahip cam ipliği dekorlu, Zarte Rippenschalen kaseler ele geçmiştir. Aynı zamanda Kıbrıs, Suriye, Batı Anadolu ve başka merkezlerde de benzer örnekler görülmektedir. Sardis’te de Roma Erken İmparatorluk dönemine tarihlenen tabakalarda Zarte Rippenschalen” kaseler görülmektedir. Ayrıca Split’tede, İ.S. 1.yyın ikinci ve üçüncü çeyreğine tarihlenen Zarte Rippenschalen” kaseler bulunmuştur. Bu çeşit süslemeli kase formları Kuzey İtalya’da İ.S. 1.yyın ortalarından sonraya tarihlendirilen konteks buluntular ele geçmiştir. Bu kaselerin hemen hemen tümünde cam ipliğinin traşlanmasından kaynaklanan izler görülmektedir. Fakat Samothrace mezarlarında serbest üfleme tekniğiyle yapılmış cam ipliği dekorlu Zarte Rippenschalen olarak adlandırılan kaburgalı kaselerin hiçbirinde bu izlere rastlanmamakadır. B.2.) Cameo Teknikli Cam KaselerCameo tekniği; mücevher yapımında özellikle pendant, gemma, yüzük taşlarının yapımında Hellenistik dönemden başlayarak ilk uygulama alanı bulmuştur. Cameo tekniği, renkli taşların üst üste konması ve en alttaki tabakanın fon oluşturacak şekilde üsttekilerinin kabartma biçiminde işlenmesi prensibine dayanan bir dekor tekniğidir. Bu yarı değerli taşlarda cameo tekniğinin en çok kullanıldığı taş, onyxdir. Roma döneminde cam kaplara uygulanan bu teknik, cam ustaları için renk seçimlerinde oldukça dikkat gerektiren zahmetli bir dekor tekniğiydi. Bu nedenden dolayı pratikte hiçbir zaman yaygın duruma gelmemiştir. Roma dönemi cameo teknikli camlarda iki dönem saptanmıştır. İlk dönem, erken imparatorluk dönemidir. Bu dönem yaklaşık olarak İ.Ö.25 ile İ.S. 50, 60 yılları arasındaki zaman dilimidir. İkinci dönem ise geç imparatorluk dönemidir. Bu dönemde İ.S. 3.yy.ın ortaları ile İ.S. 4.yy.ın ortalarıdır. Fakat bu dönem sadece bir adet cameo tekniğinde cam bulunmuştur. Cameo dekor tekniği; serbest üfleme, kalıba döküm ve cam panellerde kullanım alanı bulmuştur. Türkiyenin Karadeniz sahillerinde antik adı Herakleia Pontika olan günümüzdeki adı ise Karadeniz Ereğlisi olan bölgede cameo dekor tekniğiyle yapılmış, Morgan adı verilen kase bulunmuştur. Whitehouse, Morgan kabının kalıba döküm ya da serbest üfleme tekniğinde yapılmış olduğunu belirtir. Morgan kasesi, şeffav mavi üzerine opak beyaz camdan yapılmıştır. Üzerindeki betimlemede Dionizyak bir ritüel gerçekleştirilmektedir. B.3.) Mine Teknikli KaselerBeat Rütti, emaye tekniğinin, günümüzde uygulanışıyla; cam tozlarının cama yapıştırılması, metal oksit sayesinde camın boyanması, yağ ya da su ile boyanacak alanın sınırlandırılması, fırça ile boyanın camın yüzeyine uygulanması gibi aşamalarının oldukça benzer olmasına rağmen erken dönemlerde bu tekniğin cam kaplara nasıl uygulandığının tam olarak bilinmediğini vurgular. Bu aşamalardan sonra camın yüzeyindeki boyanın firnis haline gelene kadar fırında ateşe tutulduğunu fakat camın bu ateşe tutulması esnasında önemli olan camın yüksek ateşten daha az ateşe tutularak camın her noktasının yumuşatılması gerektiğini söyler. Bu teknik büyük bir ustalık gerektirdiğinden emaye tekniğini kullanabilecek yetenekte çok az cam ustası olmuştur. Emaye tekniğinde yapılmış cam kapların kökeninin nerde ve ne zaman yapıldığı tam olarak bilinmemektedir. Fakat bunların metal emaye teknikle olan yakın benzerliklerinden dolayı, kökeninin Doğu Akdeniz olabileceğine inanılır. En erken emaye tekniğinde yapılmış kaseler kesinlikle İ.Ö.1.yy.ın sonları ile İ.S.1.yy.ın başlarına tarihlenmektedir. Emaye tekniğinde yapılan süslemelerde kuşlar yaygın bir motif olarak görülür. Bunun dışında sarmaşık yaprakları, üzüm dalının bıyıkları (tendrils) gibi motifler de kullanılmıştır. B.4. Kazıma ya da Kesme Dekorlu&Süslemeli Kaseler)Kesme Yatay Yivli Kaseler Kesme dekorlu kaplar arasında başlıca form; Isingsin form 12. olarak belirttiği kaselerdir. Bunlar daha erken örneklerdeki metal ve seramiklerin taklidi olarak ortaya çıkmış olan içki kaplarının serbest üfleme tekniği ile yapılmış benzerleridir. Bu formlarda gövde ağıza doğru daralır, genellikle ağzın dış kısmında ve gövdede yatay kesme yivler bulunmaktadır. Kesme dekorlu bu kaseler İ.S. 1.yy.ın ortalarında oldukça yaygın bir şekilde görülmektedir. Antik Dönemde cam kaselerde uygulanan kesme dekor; üç farklı yöntem ile yapılabiliyordu:1. El aletletleriyle; örneğin törpü, keski, graver(oyma kalemi) ile yapılabiliyordu.2. Çarkta cam kase döndürülürken, aletle kazıma ya da traşlanma uygulanabiliyordu.3. Torna tezgahında kesme ise kap torna tezgahında döndürülürken kesme aleti dekor yapılacak camın karşısında tutulur ve istenilen dekor yapılırdı.Bu yöntemler elbette kase soğutulduktan sonra yapılıyordu. Bu nedenle camı yapan ustayla daha sonra cama dekor ekleyen usta arasında bir paylaşım oluşuyordu. Romalılar tamamen bu ayrımın gerekliğinin farkındaydı. Bu nedenle de camı yapan ustaya vitrearii, dekor ekleyen ustaya ise diatretari diyorlardı. Cam kaselerdeki bu tür kesme dekorların kökeni olarak bunların gem ve değerli taşların kesiminden etkilenilerek yapıldığı düüşüncesi genel olarak kabul edilen bir yargıdır.Kazıma Çizgilerle Yapılan Dekorlu Kaseler Hardençarkta kazıma dekorlu çift yazılı kaselerin kökenin dekor ve içerik açısından oldukça benzer olduğunu ve bunların olasılıkla Batı Anadolu da bir atölyede üretildiğini savunur. Sorakina ise bu atölyelerin Anadolu sahillerinde olasılıkla Pergamon yakınlarında bulunduğunu ileri sürer. İsings ise cam kaselerdeki Grekçe yazıların Yunanlı sanatçılar tarafından ya da Yunanlı müşteriler için üretidiğini ve İ.Ö. 3 ve 4.yy. boyunca kullanılan bu camların kökeninin büyük olasılıkla yakın doğu olduğunu savunur . Kazıma çizgilerle dekore edilmiş olan camlara Roma imparatorluğu sınırları içerisinde rastlamak mümkündü. Ancak Batı Anadolu bölgesi diğer üretim bölgelerine göre daha kaliteli üretim yaptığı için diğer bölgelere göre daha ön plandadır. C ) ÜFLEME TEKNİĞİNİN UYGULANDIĞI KASE FORMLARI VE ÜRETİM YERLERİ C.1. Erken İmparatorluk Dönemi İ.Ö. 30 yıllarında, Romanın Doğu Akdeniz seferleri sonucunda Caesar, Sidoniondan İskenderiyeden cam ustalarını Romaya getirir. Zaman içerisinde Cumae ve Liternum arasındaki kıyıda, Romada Napoli yakınlarında Puteolide ve birçok yörede cam yapım atölyeleri kurulur. Erken imparatorluk döneminde yaygın form Isings form 12 ile belirtilen, serbest üfleme tekniğinde yapılmış, hafif içe dönük ağızlı, kesme dekor teknikli derin kase formlarıdır. Derin kase formlarından imparatorluk sınırları içerisinde çok sayıda tarihlendirilebilen örnekler ele geçmiştir. Trierdeki İ.S. 1.yy.ın ortalarına tarihlendirilen mezarlardan Claudius-Nero dönemine ait örnekler bilinmektedir. Kıbrısta Episkopideki mezarlarından birinde, kesme dekorlu, derin kase formu ele geçmiştir. Bu ele geçen örnek İ.S.1.yy.ın ortalarına tarihlenir. Türkiye’de Afyon müzesinde de kesme yivli derin kase formları sergilenmektedir. Bunların buluntu yeri olarak Manisa civarlarındaki Kalınharman köyü gösterilmektedir. Köyceğizde bulunan ve şu anda Bodrum Sualtı Arkeoloji Müzesinde sergilenmekte olan kesme dekorlu derin kase örneği bilinmektedir. Bu kase de tarih olarak erken imparatorluk dönemine, İ.S. 1.yy.a verilmektedir. İzmirdeki Tire müzesinde de kesme dokurlu, İ.S. 1.yy.ın ortalarına tarihlenen derin kase örnekleri sergilenmektedir. Diyarbakır& daki Üçtepe kazısında çarkta kesme dekorlu Erken Roma imparatorluk dönemi cam kaseleri bulunmuştur. Bu kaselerin bazılarında, çentik şekilli kesme dekor tekniği uygulanmıştır. Bu dekor tekniğinin benzer örneklerini Kıbrıstaki Kourion ve Paphlagoniadaki Seyisoğlu yanı sıra Ephesus ve Sardiste görmekteyiz. Cam kaseler üzerindeki çentik şeklinin esinlenme kaynağı olarak Doğu üretimi kırmızı sırlı seramik gösterilir. Gerçekten de bu kaplar üzerinde bu çeşit dekorlar bulunmaktadır. Üçtepede ortaya çıkarılan cam kaselerde görülen diğer bir kesme dekor tekniği ise, oval faseta(oyuk) dır. İ.S. 1. yy.da Romalı cam ustaları oval faseta dekor tekniğini sıkça kullanmışlardır. Her iki dekor tekniğide genellikle yarıküresel ve dik kenarlı kaselerde görülür ve bunlarda yatay çarkta kesme yivler de bulunmaktadır. Çarkta kesme dekorlu kaselerin, açık ve kapalı olmak üzere birçok farklı çeşitleri kullanılmıştır. Son yıllarda Türkiyede; Sagalassos, Satala ve Tillede benzer bir çok yerleşimde kesme dekor teknikli kaselere rastlanmıştır. Hayes, kazıma dekorlu derin kaseler için Batı örneklerinin üretim yerlerinin Kuzey İtalya olduğunu, Doğu örneklerinin ise üretim yerlerinin Suriyede aranması gerektiğini savunur. Serbest üfleme tekniğinde yapılmış “Zarte Rippenschalen olarak adlandırılan cam ipliğinden ya da sıkıştırılmayla yapılmış kaburgalara sahip cam kaseler ise, Sicilyada Morgantina yerleşiminde yaygın bir form olarak karşımıza çıkar. Kaburgalı kase yapım geleneğinin serbest üfleme tekniğine uygalanan bir çeşidi olarak ortaya çıkan Zarte Rippenschalen kaselerin, İzmir müzesinde ve Bolu müzesinde benzer örnekleri sergilenmektedir. Roma erken imparatorluk döneminde, emaye tekniğiyle yapılmış, serbest üfleme derin kase formları özellikle İ.S. 1 yy. boyunca oldukça yaygın bir şekilde görülmektedir. Locarna-Muraltosdan bir mezar buluntusu olarak bulunmuş olan emaye dekor teknikli derin kase formu olasılıkla Claudias dönemine tarihlenir. Pompeiide bu çeşit kase parçası bulunmuştur ve bunun İ.S. 79dan sonra olması ihtimali yoktur.(Termunus ante quem) Emaye dekor teknikli derin kase formlarına bir örnekte Yunanistanda bulunmuştur. İ.S.1.yy.ın üçüncü çeyreğine tarihlenen bu formun ağız kenarında hafif yatay kazıma yiv bulunmakta, gövdede ise ördek ve bitkisel bezemeler bulunmaktadır. Kalıba üfleme kaburgalı kase örnekleri ise Sidoniandan , Euphrates, Tilleden ve Batıda ise, Usktan benzer örnekler gelmiştir. Bu kalıba üfleme sığ forma sahip örneklerin Roma ordularının garnizonlarında bulunmuş olması tesadüf olmamalıdır. Suriye’de Yahmour’da bulunan Roma dönemine ait yaklaşık İ.S.1yy.a tarihlenen iki mezarda, dış yüzeyleri yazılı ve tam olarak ele geçmiş derin kase örnekleri bulunmuştur. Türkiyede, Tirede bulunmuş kalıba üfleme yarı küresel derin formda kaburgalı kase örneği bilinmektedir. Bu kase İsings form 17 ile tanımlanmaktadır ve İ.S. 1.yy.ın ortalarına tarihlenmektedir. Türkiyenin Karadeniz sahillerinde antik adı Herakleia Pontika olan günümüzdeki adı ise Ereğli olan bölgede cameo dekor tekniğiyle yapılmış, daha sonraları Morgan adı verilen derin kase bulunmuştur. Bu kase şu anda Corning müzesinde sergilenmektedir. Whitehouse cameo dekor kapların üretim yerlerinin büyük olasılıkla İtalya olduğunu savmaktadır. Erken İmparatorluk döneminde görülen serbest üfleme tekniğinde yapılmış bir diğer formda Isings form 42 ile belirtilen dışa çekik yuvarlatılmış ağızlı ve halka kaideye sahip sığ kase formudur. Bu formun Flavius döneminden daha erkene tarihlenen örneklerine rastlanmaz. Form İ.S. 2.yy.da da kullanılmış daha sonraki dönemlerde formda bazı değişiklere uğrayarak kullanımına devam edilmiştir. Bu halka kaideli kase formuna Pompeian ve Herculanean da oldukça sık rastlanmıştır. Genellikle mavimsi yeşil ya da yeşilimsi renklerdedir. Locarna;da da bu forma sahip kase çeşitleri bulunmuştur. Antalya nın Elmalı dolaylarında bulunmuş ve Isings form 12 ile tanımlanan yuvarlatılmış, dışa çekik ağızlı,halka kaideli kase şimdi Bodrum Sualtı Arkeoloji müzesinde sergilenmektedir. Kase mavi-yeşilimsi renge sahiptir ve İ.S.1 ile 2 yy. a tarihlenmektedir. Yine erken imparatorluk döneminde görülen diğer bir kase formu dışa kıvrılmış geniş yaka ağızlı, halka kaideli kase çeşidir. Bu formda Flavius dönemine tarihlendirilmektedir. Pompeide bu kase formuna benzeyen iki örnek bulunmuştur. Nijmegan de İ.S. 70 ile 105 yılları arasına tarihlenen bir mezarda benzer bir kase örneği bulunmuştur. Ayrıca yine aynı forma benzer bir örnekte Marmaris dolaylarında bulunmuştur. İ.S. 1.yy.a tarihlenen bu kase formu şimdi Bodrum Sualtı Arkeoloji Müze’sinde sergilenmektedir.C.2. Orta İmparatorluk DönemiBu dönem, erken imparatorluk dönemi cam kaselerin bazı formları değişikliği uğrayarak devam ettiği gibi yeni kase formlarıda moda olmaya başlamıştır. Isings form 85a ile tanımlanan küçük kase buna örnektir. Este nekropolis’inde en erken örnekleri bulunmuştur. İ.S.2.yy.ın başlarına tarihlenen bu form içe dönük ağızlı ve halka kaidelidir. Isings form 85b ile tanımlanan kase formun en önemli özelliği iki tane halka kaide(konsantrik kaide) olmasıdır. Bu formda küçük boyutlardadır. Benzer örnekleri Remagen de bulunmuştur ve İ.S. 2.yy.ın sonlarına tarihlenmektedir. Yine aynı forma sahip örnekler, İ.S. 3.yy.ın başları ile İ.S. 2.yy.ın sonlarına tarihlenen Chester mezarlarında bulunmuştur. Isings form 96a ile tanımladığı yarıküresel form Roma orta imparatorluk dönemi boyunca, kullanılmıştır.(res.11) İ.S. 4.yy.da ise bu form değişikliğe uğruyarak kullanılmaya devam etmiştir. Bu yarıküresel kase formu, hafif konkav dipli dışa çekik ağızlıdır ve ağız genellikle işlenmemiş şekilde bırakılır. Bu formun üzerinde kazıma ya da aşındırma çizgilerle yapılan dekorlu örnekleri bulunmaktadır. En erken örnekler İ.S. 3.yy.ın ikinci yarısından Cologne den gelmektedir. Yarıküresel kaselerin bezemesiz örnekleri geç Roma imparatorluk döneminde de kullanılmışlardır. Bu kase formuna Batı Anadolu dan da benzer örneklerine rastlanmaktadır. Tire müzesinde Isings 96a ile tanımlanan ve İ.S. 2-3 yy.a tarihlenen benzer iki adet dekorsuz, yarıküresel kase örnekleri sergilenmektedir. Bu kaselerden birisi Tire deki Kürdüllü köyünde bulunmuştur. Isings form 96b ile tanımlanan yarıküresel kase ise bu formun dekorlu örneğidir. Bu formun en erken örnekleri İ.S. 2.yy.da görülmektedir. Erken örneklerde ağız perdahlanmış iyi üretimdir. Geç örneklerde ise genellikle ağız işlenmeden bırakılır ve erken örneklere göre daha kötü bir üretim gösterirler. Strasbourgda İ.S. 235 e tarihlenen katmada çapraz taralı yarıküresel kase parçası bulunmuştur. Karanis’tede İ.S. 3.yy. a tarihlenen dekorlu yarıküresel kase örnekleri bulunmuştur. Elimizde bulunan geç dönem dekorlu yarıküresel kaselerde; genellikle kısa çapraz çizgiler şeklinde dekor yapılmış ve iç kısımları perdahlanmamış genellikle pürüzlüdürler. Dekorlu kaselerin, Cologne-Braunsfeld da aynı kazıma dekora sahip sığ kase örnekleri bulunmuştur. Bunlar İ.S. 320 ile 340 arasına tarihlendirilmektedir. Yarıküresel dekorlu kase formlarının Suriye ve Kıbrıs ta benzer örnekleri görülür. Kıbrıs ta elde edilen buluntular doğrultusunda bu seri İ.S. 2.yy. ile 3.yy. arasına tarihlenir. Bu kase formları Geç Roma döneminde Batı da yaygındır. Doğu üretimlerinin Batı’dan daha erken olduğu kabul edilmektedir. Kase üzerindeki dekorasyon kesilerek yapılmış farklı genişlikteki yivlerden ve çarkta kazınarak yapılmış kısa bantlardan oluşur. Yaygın olarak kullanılan dekor tekniği ise geniş ve dar yivlerin eşit aralıklarla yerleştirilmesi ve geniş yivlerin dar çiftlerle sınırlandırılması şeklindedir. Çarkta kesme dekorlu kaselerde yazının dekoratif olarak kullanıldığı örneklerde vardır. Tire de Çobanköy de bulunmuş ve şimdi Tire müzesinde sergilenmekte kase; gövdenin üst kısmında çapraz taralı bandın altında, çift çizgili olarak E INO yazısı bulunmaktadır. Bu kasede erken dönem özelliği olan parlatılmış ağız vardır. Kase, i.S. 2.yy.ın sonları ile 3.yy.ın başlarına tarihlendirilmektedir.C.3. Geç İmparatorluk Dönemi HardenSuriye-Filistin de İ.S. 4.yy.;a tarihlendirilen iki mezar buluntusundaki camları yayınlamıştır. Bu mezarlardan Alba Bassa olarak adlandırılan mezar buluntusunda traşlanarak yapılmış dekor teknikli sığ bir kase ele geçmiştir. Traşlanarak yapılmış dekorlu bu sığ kasenin benzer örnekleri Batı da İ.S. geç 4.yy. boyunca oldukça yaygın bir şekilde görülmektedir.(Res.13) Geç Roma İmparatorluk dönemi boyunca Doğu daki ve Batı daki cam endüstrileri arasında cam ustaları göçmen olarak gidip gelmişlerdir. Harden, Ashmolean Müze sinde sergilenen ve şüphesiz Suriye-Filistin kökenli olduğuna inandığı dekorlu sığ cam kasenin şu ana kadar Doğu yerleşimlerinde ele geçmiş bu çeşit kase yayınlarında parelellerini bulamadığını söylemektedir. Bu kasenin İ.S. 4.yy; a verilmesinin nedeni ise, bu dönemdeki diğer traşlama dekorlu kaselerle olan benzerliğinden dolayıdır. Kasenin iç kısmına yapılan dekorda; geniş bir çarkta kazıma bant ve Yunanca harflerden oluşan bir yazı, sitilize ağaçlar, çapraz taramalar ve tondosunda küçük daire dekorları bulunmaktadır. Hanita mezarlarında da Geç Roma dönemine ait birçok sığ ve derin serbest üfleme tekniğinde yapılmış cam kaseler bulunmuştur. Sığ kaseler genellikle katlanmış, vurma dipli, halka kaidelere sahip, dışa çekik gövdeli ağızlar bazılarında katlanmış bazılarında ise kalın yuvarlatılmış şekildedir. Kaidelerin merkezleri genelde kalındır. Bu örneklere Geç Roma dönemi Batı Galilee ve Güney Fenike; deki mezarlarda oldukça yaygın bir şekilde görülmektedir. Bu çeşit kaideye sahip sığ kase örnekleri Mısır da beğenilen bir form olarak kullanılmışlardır. Nahariye deki İ.S. 4.-3.yy. mezarlarında yine aynı forma sahip sığ kase örnekleri bulunmuştur. Pegi de 4.yy.’ın ortaları ile 3.yy.ın ortalarına tarihlenen bu çeşit sığ kase örnekleri bulunmuştur. Sığ kaselerin yanı sıra Hanita mezarlarında görülen diğer bir form ise derin kase formlarıdır. Derin kaselerle sığ kaseler arasında oldukça benzerlik vardır. Derin kase formunun kaidesi, ağzı, sığ kaselere benzer tek fark ise kaselerin sığ kaselere göre biraz derin formda yapılmasıdır. Her iki formunda atnı cam atölyesinde yapıldığı kesindir. Batı Galilee ve Güney Fenike mezarlarında, Geç Roma İmparatorluk döneminde en çok görülen form derin kase formudur. Ayrıca bu mezarlardan sadece bir adet kalıba üfleme sığ kase örneği gelmiştir. Dilimli(segmental) şekilli bu örnekte merkezden yirmi beş tane sitilize yaprak gövdeye doğru çıkar. Bu örneğin benzerlerine rastlanmaza da büyük olasılıkla İ.S. 4.yy.a ait olduğu tahmin edilmektedir. Isings form 107b ile tanımlanan serbest üfleme yarıküresel kaseler, Geç Roma imparatorluğu döneminde görülen formlardan biridir. Isings form 96 ile tanımlanan ve kazıma çizgilerle dekore edilmiş olan yarıküresel kaselerin geç dönem örnekleri gibidir. Bu yarıküresel formların özellikleri kaselerin dış kısımları üzerinde genellikle işlenmemiş ağzın altında renkli damla biçimde süslemelerin bulunmasıdır. Bulunan örneklerden sadece birisi tarihlendirilmiştir. Trier müzesinden gelen bı örnek İ.S. 4.yy.a tarihlendirilmektedir.

Hiç yorum yok: